İnsanın Tabiata Karşı Sorumlulukları
Üzerinde yaşadığımız toprak, deniz, dağ, orman, çöl ve bitkilerden, kısacası tüm doğaya karşı büyük bir sorumluluk taşımaktayız. Her şeyden önce toprak ve tabiat insanın ve bütün hayvanların geçim kaynağıdır. Bu noktada yüce rabbimiz kuranı kerimde defalarca bu bilgiyi bize vermesiyle birlikte, tabiatın ve doğanın her daim korunup, yaşatılması konusunda bizi uyarmıştır.
Yüce rabbimiz şöyle buyuruyor; ‘’Yeri sizin kontrol ve hizmetinize verdim.’’
Diğer bir cümlesinde de şöyle buyuruyor; ‘’Allah yerin vasıtasıyla sizin için çeşitli yiyecekler ve giyecekler temin etmektedir.’’
Bu noktada açıklayacağımız çokça ayet-i kerime vardır. İşte bundan dolayı yüce rabbimiz bir manada tabiatın ve doğanın korunmasını, insanın görevlerinden biri olarak belirlemiştir ve tabiat ve doğayı insana emanet etmiştir.
Dini kaynaklarımızda toprak ve tabiatın önemi hakkında, gerçekten insanı uyandıran ve insana ışık tutan önemli hadislerimiz vardır. Bir hadis-i şerifte şöyle geçmektedir; ‘’Yer hayır ve bereketin kaynağıdır. Şefkat dolu bir anne gibidir. Onun korunması herkes için vaciptir.’’
Bir başka hadis-i şerifte Hz.Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur; ‘’Yeri koruyunuz. Çünkü o sizin aslınız ve başlangıcınızdır.’’ Ve yerin korunması noktasında peygamberimiz (s.a.a) yine şöyle buyurmuştur; ‘’Zaruret dışında ağaç kesmeyin hatta bir ağaç kesecekseniz, keseceğiniz ağacın bedelinde bir ağaç dikin ve o ağacı öyle kesin.’’
Ağacın insan hayatında ne kadar önemli olduğunu algılamamız ve anlamamız açısından hz.peygamberimizin (s.a.a) bu buyruğu çok mükemmel bir örnektir. Şöyle buyurmuştur; ‘’Bir ağacı sulamak susamış bir mümine su vermek gibidir.’’
Evet dostlar ve kardeşler, bizim doğayı tanımamızda buna benzer yüzlerce hadis vardır. Bunların yanında kuran-ı kerimde de onlarca ayet-i kerime vardır. Burada sadece bir ayeti arz edeceğiz. Araf suresi 85.ayet-i kerimede yüce Allah şöyle buyuruyor; ‘’Yeryüzü ıslah olduktan sonra yerde bozgunculuk yapmayın.’’ Bu ayet-i kerime birçok farklı manayı ifade etmektedir. Onlardan bir tanesi de tabiat ve doğanın bozulmasını önlememiz ve tabiat ve doğayı bozmaktan kaçınmamızdır.
Günümüz dünyasında maalesef tabiat ve doğanın bozulduğunu görmekteyiz. Beklenilmeyen sellerin, kasırgaların, orman yangınlarının, ozon tabakasının delinmesinin sebebi yer küresinin bozulduğunun açık örneklerindendir. Bu olayı şu açıdan da değerlendirmemiz mümkündür. Tabiat ve doğa bütün insanların hakkının olduğu bir alandır. Böylece tabiat ve doğanın korunması bütün insanların hukukunun korunmasıdır.
Bugün tabiat ve doğayı kirletmek, bozmak, rastgele her yere çerçöp atmak, özellikle bir kısım fabrikaların denizlere, sulara ve farklı alanlara kimyasal atıklar bırakması, bütün insanlığa karşı işlenen bir suçtur ve insanların hakkını çiğnemektir. Bundan dolayı tabiat ve doğanın korunması uluslararası kanunların çerçevesinde belirlenip, herkesin uyması gereken önemli meselelerden birisidir.
Yüce Allah´ın da kuran-ı kerimde ‘’yerde fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın’’ sözlerinin örneklerini maalesef biz çağımızda ciddi bir şekilde yaşamaktayız. Bugün gözümüzün önünde insanoğlunun hayır ve bereket kaynağı olan, insana en mükemmel besinleri sunan bu şefkatli anne yani toprak, belirli kişisel çıkar ve menfaat peşinde olan insanlar tarafından tahrip edilip bozulmaktadır. Maalesef hükümetler ve devletler de sanki yeri bozanların yanında yer almaktadırlar. Günümüzde ciddi mahsul veren tarım arazileri, insana en mükemmel meyveleri sunan zeytin ağaçları yok edilmektedir. Oysaki bu tahribatı yapanları korumak, bir milletin kendi istikbalini ve ekonomik bağımsızlığını yok etmesidir. Hz.Ali (a.s) şöyle buyuruyor; ‘’Bir milletin toprağı olsa ve o toprağı ihya edecek suyu olursa, bununla birlikte başka insanlara el açıp, onlardan geçinmeye çalışıyorsa, Allah´ın laneti o milletin üzerine olmuş olur.’’
Evet denilecek çok söz vardır. Biz bu makalemizde sorumluluğumuzun bir nebze de olsa farkında olmamız açısından birkaç hususa Allah´ın ayetleri, peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt´in (a.s) sözleriyle dikkat çekmeye çalıştık. Gerçekten de bu önemli sorumluluğumuzun bilincinde olup, herkesin kendi çapında, bulunduğu ve yaşadığı bölgede, denizi, ormanı ve doğayı koruması gerektiğini vurgulamaya çalıştık.