Hz. Hatice (s.a) bütün insanlar için örnek olan dört seçkin kadından birisidir. Hz. Hatice (s.a) bütün kemalleri kendisine toplamıştır. İnsanlığın zirvesine ulaşması için sahip olduğu en önemli özellik onun basireti olmuştur. Hz. Hatice´nin (s.a) olağanüstü bir basirete sahip olduğunu gösteren en önemli öykü, Hz. Peygamberimizi (s.a.a) kendisine eş seçmesi ve bu evlilik teklifinin de Hz. Hatice´den gelmesi olmuştur.
Kadının hiçbir değerinin olmadığı bir dönemde, kızların babalar için utanç ve yüzkarası olarak görüldüğü bir camiada, kadına hiçbir söz hakkının verilmediği bir ortamda, O, toplumun saygı duyduğu bir hanımefendi idi. Onu bu noktaya getiren elbette sahip olduğu birçok fazileti vardır. Ancak bunların başında onun basireti gelmektedir.
Kendi asrının tanınmış ve seçkin iş insanlarından biriydi. Binlerce devesi, onlarca çalışanı, dünyalarca servete sahip bir kadındı. Bu kadar servetin ve sahip olduğu şöhretin sarhoşu olmamıştı. Bilakis bunların tamamı onu insanlık, fazilet ve kemal yönünde düşünmesine ve bu yönde bir yaşamı seçmesine vesile olmuştur.
Ticaret için Hz. Peygamberimizle (s.a.a) yapmış olduğu anlaşmayla, peygamberimiz (s.a.a) Hz. Hatice´nin (s.a) mallarını satıp Şam´dan döndükten sonra, kölesi Meysere´nin peygamber (s.a.a) hakkında verdiği bilgiler, onu Hz. Peygamber´e (s.a.a) aşık etti. Çünkü o, ahlakın, insanlığın ve dürüstlüğün peşinde olan bir karakterdi. Bundan dolayı da peygamberimize (s.a.a) evlenme teklifi gönderdi. Bu evlilik gelecekte risaletin gerçek bir hamisinin meydanda olmasına sebep olmuştur.
Hz. Hatice´nin (s.a) ikinci özelliği Allah´a ve peygambere (s.a.a) getirmiş olduğu imandır. O, imanında gerçekten sağlam ve muhkemdi. İlk iman eden kadındır. İslam´ın ve risaletin hedefine ulaşması için her türlü fedakarlığı yapmış ve bütün zahmetlere ve sıkıntılara göğüs germiştir. Varın ve variyetin içerisinde huzurlu bir hayat yaşayan Hz. Hatice (s.a), İslam dininin korunup yayılması için bütün servetini bu uğurda harcamasıyla birlikte, Şe´eb-i Ebi Talip´te üç yıl tahammülü zor olan, sıkıntı ve baskılar karşısında pes etmemiştir. Peygamberimize (s.a.a) umut veren bir destekçi olmuştur.
Hz. Hatice (s.a) yardımın ve tevazunun sembolüdür. O, hayatında garip gurebaya, kimsesizlere ve öksüzlere her daim sığınak olmuştur. Açları gerçekte doyuran bir şahsiyetti. Paranın ve pulun şımarıklığından kaçınıp, iffet ve hayayı tercih eden bir vücut olmuştur. Hiçbir zaman serveti kendisi için bir değer olarak görmemiştir. Hz. Hatice (s.a) sahip olduğu özelliklerle her daim peygamberimizin sözünde ve sohbetinde gündem olmuştur.
Peygamberliğin onuncu yılında, ramazan ayının onuncu günü, mutahhar ruhunu Allah´a teslim etmiştir. Vefatından önce peygamberimize birkaç vasiyette bulunmuştur. Peygamberimizden (s.a.a) birinci isteği şuydu; ‘Ya Resulullah ! size karşı hata ve kusurlarımı affedin.’
Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurdu; ‘Ya Hatice! Sen fazilet ve ahlak sahibi bir kadındın. Senin hiçbir kusurun olmamıştır.’ Dedi.
İkinci vasiyeti; ‘Kızım Fatıma küçüktür. Ona sahip olun. Onun dövülmesine, incinmesine ve yüzüne tokat vurulmasına izin vermeyin. Üçüncü vasiyetimi ise kızım Fatıma sana söyleyecektir.’
Hz.Hatice annemiz üçüncü isteğini haya ederek kendisi peygamberimize söyleyemedi. Din uğrunda bu kadar zahmet çeken Hz.Hatice (s.a) her şeyin en iyisine layıktır. Üçüncü isteği şu olmuştur ki Hz.Fatıma (s.a) peygamberimize (s.a.a) hitaben şöyle buyurdu; ‘Babacığım! Annemin senden isteği, vahiy geldiği zaman giydiğin gömleği ona kefen yapmandır.’
Peygamberimiz (s.a.a), Hz. Hatice (s.a) annemizi yıkamış ve vahiy gelirken giydiği gömleği ona kefen etmiştir. Onu mezara koyacağı zaman peygamberimizin (s.a.a) önce kendisi oraya inmiş, ağlamış ve dua etmiştir. Hz.Hatice (s.a) annemizin vefatından sonra Hz.Fatıma (s.a) her daim babasına şöyle soruyordu; ‘Babacığım annem şimdi nerededir?’
Peygamberimiz (s.a.a) şöyle cevaplıyordu; ‘Annen, cennetin filan noktasındadır.’ (Bu cennetten maksat berzah alemindeki cennettir.)
Hz.Hatice´nin (s.a) vefatı, peygamberimizi (s.a.a) çok üzmüştür. Onun vefatıyla birlikte peygamberimiz (s.a.a) hamisi ve destekçisi olan amcası Hz. Ebu Talip´i (a.s) de kaybetmiştir. Bu iki şahsiyetin vefatı, peygamberi derinden yaralamıştır. Bundan dolayı o yılın adını hüzün ve keder yılı koymuştur. Peygamberimiz (s.a.a) bu iki değeri hiçbir zaman unutmamıştır ve ümmetten de unutmamalarını istemiştir. Bizler bize ışık tutan, bu dinin bize ulaşmasına sebep olan, peygamberimizin (s.a.a) bu iki yaveri karşısında saygıyla ve sevgiyle eğiliyoruz ve onları sonsuz rahmetle yad ederek anıyoruz.
Allah´ın salat-u selamı, Hz. Hatice (s.a) annemizin ve Hz. Ebu Talip´in (a.s) üzerine olsun.
Hasan Karabulut