Tarihin en değerli ve en önemli şahsiyetlerinden biri İmam Hüseyin´in (a.s) kardeşi ve sancaktarı olan Hz.Celal Abbas´tır (a.s). Onun kendi ekseninde emsalinin çok ender olabileceğini düşünebiliriz. Öyle bir vücuttur ki beş İmam (a.s) onun elinden öpmüştür. Öyle bir vücuttur ki Ehlibeyt (a.s) onu en üstün vasıflarla tarif ve temcit etmiştir. Burada sözü uzatmadan İmam Cafer-i Sadık´ın (a.s) Hz.Abbas hakkında açıkladığı dört özelliği beyan edeceğiz. Bu dört özellik aynı zamanda Hz.Celal Abbas´ın Ehlibeyt´ten (a.s) gelen ziyaretnamesinde de yer almıştır.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; ‘Allah´ın velisi İmam´a (a.s) yar olmak için onun birinci özelliği teslim özelliğidir.’
Teslim, kişinin bütün vücuduyla İmam´a (a.s) tabii olmasıdır. Teslim, İmam´ın (a.s) ayak bastığı yere bizim de ayak basmamızdır. Teslim, İmam´ın (a.s) isteklerini kendi isteklerimize tercih etmektir. Hz.Abbas, Kerbela yolunda hak davasında bütün vücuduyla İmam Hüseyin´in (a.s) istek ve emirlerine teslim olmuştu.
İmam Sadık (a.s) şöyle devam etti; ‘O tasdik ehliydi.’
Bu özellik teslim özelliğinden bir derece üstündür. Şöyle bir örnekle açıklayabiliriz; bazen insan anne babasının sözüne zorunlu olarak kulak asıp onların isteğini yerine getiriyor. Ancak Hz.Abbas, İmam´ın (a.s) emirleri karşısında can kulağıyla onu dinleyip bütün kalbi ve yüreğiyle onu tasdik edip, seve seve dur dediği yerde durmuş ve git dediği yerde de gitmiştir. Örneğin Kerbela´da bile tarihin o en buhranlı hadisesinde İmam´ın (a.s); ‘Abbas´ım sen burada dur!’ dediği zaman saygıyla orada durmuştu.
İmam Sadık (a.s) şöyle devam etti; ‘O vefalıydı.’
Her daim söylediğimiz ‘Hz.Abbas vefanın örneğidir’ cümlesinin anlamı şudur; O bütün vücuduyla İmam´ın (a.s) yolunda yürüdüğü zaman İmam´ın (a.s) kendisine değil, kendisinin her daim İmam´a (a.s) muhtaç ve ya borçlu olduğunu düşünürdü.
İmam Sadık (a.s) şöyle devam etti; ‘O İmam´ının hayrını isteyen idi.’
Bu sözün anlamı İmam´a nasihat ve ya öğütte bulunması değildir. Bu sözün anlamı; O, İmam´ın emir ve isteklerini yerine getirdiği zaman o kadar büyük bir titizlikle o emirleri yerine getiriyordu ki imam onun yaptıklarından razı olurdu. Onun o şekil yapmasından imam fazlasıyla memnun kalırdı. Ve ya İmam´ın (a.s) hakkında iyi düşünmesinin anlamı İmam´a karşı bütün vücuduyla, ihlasla İmam´ın isteklerini yerine getirmesidir.
Ve Cenab-ı Abbas (a.s) gerçekten de İmam Sadık´ın (a.s) buyurduğu bu dört özelliği bütün tarihi ve beşeriyeti kendisine hayran bırakacak bir biçimde sahneye koymuştur. Öyle ki onun taşıdığı sancağı Şam´da emevi halifesi olan Mel´un Yezid´in huzuruna çıkardıkları zaman, Yezid, Celal Abbas´ın sancağını görünce şaşkınlığından yerinde oturamadı. Ayağa kalktı ve şöyle söyledi bu sancağı kim taşımış?
Çünkü o sancağın her tarafı yara almış ve parçalanmıştı. Ancak bir tek el tutulacak yeri sağlam kalmıştı. Bu da şunu gösteriyor ki; Cenab-ı Abbas (a.s) bu hak ve batıl savaşında taşıdığı bu sancak ve kendisi ne kadar fazla ok ve kılıç darbesi aldıysa da sancağı bırakmamıştır. Mübarek kolları bedenden düştükten sonra ancak sancak yere düşmüştür.
Sadece bu sahne İmam Sadık´ın (a.s) buyurduğu o dört özelliği kendisinde açık bir şekilde göstermektedir. Biz de inanan Müslümanlar ve muvahhitler olarak, zamanımızın imamı olan İmam Mehdi´ye (a.s) karşı Hz.Abbas´ı örnek alıp, İmam´a (a.s) nasıl yar olunur hususunda ciddiyet gösterip, o hazrete marifetimizi ve bağlılığımızı ortaya koymalıyız.
Allah´ın salat-u selamı olsun İslam´ın ve İmam Hüseyin´in (a.s) sancaktarı olan Celal Abbas´a ve onun yolunu yürüyen ve yürütenlere.
Hasan Karabulut