İmam Ali´nin (a.s) kardeşi Akil, İmam Ali´nin (a.s) isteği üzerine layık bir eş arayışı içerisindeydi. Yaptığı araştırma sonucu bu salihe eşin Huzam Bin Halid´in kızı Fatıma olduğunu İmam Ali´ye bildirdi. İmam Ali (a.s) verilen bu bilgi neticesinde kardeşine, Fatıma´yı babasından ve ailesinden kendisi için istemesini söyledi. Akil, Huzam´ın evine geldi. Hoşbeşten sonra bu misafirliğinin sebebini açıkladı.
Bunun üzerine Huzam, Akil´e şöyle dedi; ‘Ali çok yüce bir şahsiyettir. Onun için çok kültürlü, şahsiyetli bir kadının olması daha uygundur.’
Akil şöyle dedi; ‘Evet bu konuda biz araştırma yaptık ve Ali senin kızını istemektedir.’
Huzam, Akil´den izin isteyerek ‘O zaman ben bu konuyu eşime ve kızıma söyleyeyim.’ Dedi.
Huzam eşi Semame ile kızı Fatıma´nın bulunduğu odaya girdiği zaman Semame, kızı Fatıma´nın saçını tarıyordu. Kızı Fatıma da dün gece gördüğü ve onu hayrete düşüren bir rüyayı annesine anlatıyordu. Şöyle diyordu; ‘Anne rüyamda yemyeşil ağaçlarla dolu bağların içerisinde oturmuştum. O bağların içerisinden ırmaklar akıyordu. Ağaçların bol meyveleri vardı. Ay ve yıldızlar parlıyordu. Ben gözümü onlara dikmiştim. Yaratılışın ve yaratılanların azameti konusunda düşünüyordum. Gök alemi sütunsuz olarak nasıl yukarıda durmaktadır? Aynı şekilde ayın ve yıldızların ışığı hakkında düşünüyordum. Bu düşüncelere boğulmuştum. Ay gökyüzünden benim kucağıma indi. Ondan bir nur müşahede edilmekteydi ki gözleri kamaştırıyordu. Şaşkınlık ve hayretler içerisindeydim ki kucağımda üç ışıklı yıldız gördüm. Onların ışıkları da beni hayrete düşürmüştü. Ben bir ses duyuyordum ancak sesin sahibini görmüyordum. Şöyle söyledi; Fatıma sana müjdeler olsun! Bu ışıklı ay ve parlayan bu üç yıldızın babaları peygamberden sonra insanların en üstünüdür! Uykudan kalktım ancak korkuyordum. Annecim bu rüyanın yorumu nedir?’
Annesi kızına şöyle dedi; ‘Kızım rüyan doğru bir rüyadır. Sen azametli bir insanla evleneceksin. O, öyle bir kişidir ki ümmetin ona itaat etmesi gerekiyor. Ondan dört evlat sahibi olacaksın. Onların ilki ay gibi olacak. Diğer üçü de parlayan yıldızlar gibi.’
Anne kızın bu güzel sohbeti üzerine Huzam odaya girdi ve İmam Ali´nin (a.s) isteğini iletti. Eşi Semame´ye şöyle dedi; ‘Kızımızı Ali´nin eşi olmaya layık görüyor musun? O haneye layık bir hanım mıdır? O hanenin bir hizmetçisi olur mu? Eğer öyleyse kabul edelim. Öyle değilse hayır diyelim.’
Eşi, imamet hayranı olan bir kişi olarak ‘Ey Huzam! Allah´a ant olsun ki onu güzel terbiye etmişim. Ve yüce Allah´tan onun gerçekten mutlu ve salihe olmasını istemişim. Mevlamız Ali´nin (a.s) hizmetinde olması için onu mevlamızla evlendir.’ Dedi.
Huzam bu haberi eşinden sonra kızına da söylemek istedi. Kızı Fatıma haya ve edebinden dolayı sessiz kalıp bir şey söyleyemedi. Ancak mutluluğu onun her halinden anlaşılıyordu. Bunun üzerine onun bu evliliğini ilan etmiş oldu. Sonuç olarak Akil, İmam Ali´nin (a.s) vekili olarak nikah akdini okudu ve böylece Huzam kızı Fatıma, İmam Ali´nin (a.s) evinin yolcusu oldu.