Hz.Fatıma´yı (s.a) tanımak, Allah´ı tanımanın yollarından birisidir. Biz Ehl-i Beyt´i (a.s) ve özellikle Hz.Fatıma´yı (s.a) tanımadıkça asla Allah´ı tanıyamayız.
İmam Sadık (a.s) babalarından İmam Ali´den (a.s) o hazret de Resulullah´tan (s.a.a) naklediyor ki peygamber (a.s) şöyle buyurdu; ‘Hz.Fatıma´nın (s.a) nuru gökler ve yer yaratılmadan önce yaratılmıştır.’ (Meanil´ehbar, c.2, s.219)
Gökler, yerler ve ins-u cin yokken Fatıma´nın nurunun yaratıldığını anlamak ne demektir? Bunu anlamak zor bir şeydir.
İnsan ne kadar bu konuda düşünüp tefekkür etse bile bunun manasını anlayamaz. İşte bizler Hz.Fatıma´nın (s.a) musibetlerine ağlayıp gözyaşı dökerken onun faziletlerini de anlamaya çalışmamız gerekiyor. Hz.Fatıma´nın (s.a) hakikati, Peygamber´in sözlerindedir. Biz kendimizi bu hakikate yaklaştırmak zorundayız. Kendi varlığımızın hakikatine ulaşmak istiyorsak, önce kendi zarfiyetimiz ölçüsünde Hz.Fatıma´nın (s.a) hakikatini anlamamız gerekiyor. Daha iyidir ki şöyle diyelim Fatıma´yı (s.a) tanımak Allah´ı tanımanın yollarından birisidir. Biz Ehl-i Beyt´i (a.s) ve özellikle Hz.Fatıma´yı (s.a) tanımadıkça hiçbir zaman Allah´ı tanıyamayız.
Muktezeb´ul-Eser fi´nnes-i elel-eimmeti- isna eşer kitabında peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor; ‘Ya Selman, Allah beni kendisine has olan nurdan yarattı. Beni kendisine davet etti ve ben itaat ettim. Benim nurumdan Ali´yi yarattı ve onu da kendisine davet etti ve o da itaat etti. Sonra benim ve Ali´nin nurundan Fatıma´yı yarattı ve onu da kendisine davet etti. Ve Fatıma da Allah´a itaat etti.’
Vücudu bütün yaratılıştan önce var olan, Allah resulünün (s.a.a) ve Ali´nin (a.s) nurundan var olan bir varlıkla övünüyoruz ve onun şehadetinde yas tutuyoruz. Bir Fatıma ki onunla ilgili rivayetlerde şöyle geçmektedir; Peygamberimizin ashabından Selam, Abuzer ve Ammar diyorlar ki; ‘Biz Fatıma´nın evinin kapısının arkasında duruyorduk ve O hazretin kuran okuduğunu duyuyorduk ancak el değirmeni kendiliğinden hareket ediyordu. Bu Allah´ın ona verdiği tekvindeki iradesidir.’ (el-menagib, c.3, s.16)
Yüce Allah kıyamette Hz.Zehra´yı (s.a) şöyle çağıracak ‘Ey benim habibem ve habibimin kızı. Benden iste sana bağışlayayım. Benden ne istersen ve kimin şefaatini istersen senin şefaatin kabul olacak. Bu ilahi davet üzerine Hz.Fatıma şöyle arz eder; Benim ilahım ve mevlam, evlatlarımın ve şialarımın ve evlatlarımın şialarının, dostlarımın ve evlatlarımın dostlarının şefaatini istiyorum.’ (Emali, s.70)
Evet Fatıma´tuz-Zehra (s.a) Allah´a en yakın olan kadındır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki Allah´ın rızası Fatıma´nın rızası üzerinedir. Hayatımızda onun rızasını kazanmaya çalışalım. Bütün işlerimizde onun rızasının nerede ve neyde olduğuna bakalım. Böylece yüce Allah´ın rızasını elde etmiş oluruz. Hz.Fatıma´nın (s.a) bu faziletlere ve yüceliklere sahip olması her yıl Fatımiye günlerini daha canlı geçirmemizi gerektirmektedir. Büyüklerimizin bize bu noktadaki tavsiyeleri bunun içindir ki bu büyük hazineden gafil olmayalım ve ya bu büyük hazineden nasipsiz kalmayalım. Bizim dini büyüklerimiz özellikle de büyük taklit mercii Ayetullah El-uzma Fazıl Lenkerani, şuna çalışıyordu ki Hz.Fatıma´nın (s.a) yası ikinci Aşura olsun.
Allah bizi ve bütün Hz.Fatıma´ya (s.a) yüz tutanları, o hazretin marifet, itaat, dua ve şefaatiyle beraber kılsın.
Ayetullah Muhammed Cevad Lenkerani