İnsanın sorumlu olduğu alanlardan biri diğer canlılara ve hayvanlara karşı olan sorumluluğudur. Her şeyden önce hayvanlar belirli bir şuur ve duyarlılığa sahip olan varlıklardır. Ve sahip oldukları bu şuur ve duyarlılık, onlara nasıl bir hayat yaşayacağını göstermektedir. Ve bu varlıklar yüce yaratana karşı tam bir marifet ve teslimiyet içerisindedirler.
Bu hususta kuran-ı kerim de Hac suresi 18.ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır; ‘Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların Allah’a secde ettiklerini görmüyor musun?’
Ve Neml suresi 18.ayet-i kerimede de şöyle buyrulmuştur; ‘Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.’
Ayet-i kerimelere baktığımız zaman, hayvanların ve böceklerin şuur ve bilinç içerisinde olduğunu açık bir şekilde görüyoruz. Aslında hayvanların insanlara karşı görevleri vardır. İnsanoğlunun maddi yaşamının temini, onlar bu görevi bilmedikleri halde dahi belirli bir ölçüde olanların üzerine bırakılmıştır.
Yüce İslam öncüleri, peygamberimiz (s.a.a) ve imamlarımız (a.s) sözlü ve ameli olarak hayvanlara karşı duyarlı ve hassas olmamızı emretmiştirler. İmam Ali (a.s) hayvanların hukukunu korumak herkes için gereklidir buyurmuş. Hadis-i şerifte şöyle geçmektedir; ‘İnsanlar ve şehirler konusunda Allah´tan çekinin. Siz toprak ve hayvanlardan dahi sorumlu bir varlıksınız.’
Hayvanların korunması noktasında en mükemmel sözü İmam Ali (a.s) ortaya koymuştur. İmam Şöyle buyuruyor; ‘Ant olsun Allah´a eğer yedi kıtayı altında var olan bütün değerleriyle birlikte bana verseler, bir karıncadan, onun hakkı olan ağzında taşıdığı arpa kabuğunu ondan almam.’ İmam Ali (a.s) bütün kainatın değerlerinin karşısında bir zerrecik bile zulüm sayılan zulmü yapmaktan çekiniyor ve o hayvanın hakkını tüm kainatın değerlerinin üzerinde görmektedir.
Evet hayvanların hakkını vermek, beslediğimiz hayvanların ihtiyaçlarını temin etmekle mümkündür. Tarihte şöyle geçmektedir; Günün birinde İmam Hasan Mücteba (a.s) sofra açmış yemek yiyordu. Bu esnada bir köpek İmam´ın sofrasının başına geldi. İmam bir lokma kendisi yiyordu ve bir lokma da o hayvana veriyordu. İmam´ın hizmetçisi bu sahneden rahatsız olup köpeği kovmak istedi. İmam engel oldu ve şöyle buyurdu; ‘Ben Allah´tan haya ediyorum ki bir canlı benim soframa bakmış ve bende onu soframdan kovmuş olayım. Her ne kadar o canlı bir hayvan olsa bile.’
Yüce İslam fıkhında hayvanların korunması ve beslenmesi noktasında birçok fıkhi hüküm ve mesele yer almıştır. Bunlardan min cümle şuna değinmemiz hayvanların korunmasının yüce islam nazarında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Örneğin insan bir çölde bir hayvanla beraberse, namaz vakti gelmiş, yanında az olan suyla abdest alıp namaz kılması gerekiyorsa, ancak bu esnada yanında bulunan bu hayvan da susamışsa, fıkhımızda şöyle denilmektedir. O suyla abdest alıp namaz kılma hakkın yoktur. Suyu o hayvana vereceksin. Toprağa teyemmüm edip namazı teyemmümle kılacaksın.
İmam Ali´nin (a.s) anlattığı başka bir öyküde şunu görmekteyiz; Peygamberimiz (s.a.a) buyurmuştur ki; ‘Ya Ali ben miraca gittiğim zaman cehennemde birini gördüm ki bir kedi sürekli onu önünden ve arkasından ısırıp rahatsız ediyordu. Sordum bu nedir? Şöyle denildi; O insan yiyecek ve içeceğinden bu hayvana vermiyordu. Bunu aç bırakıp sürekli kendisi besleniyordu. Ve cennette giden birini gördüm, o da bir kişiydi ki hayvanına karşı vazifesini yerine getirip onu kendi yiyecek ve içeceğiyle beslemişti.’
Evet yani günümüzde bir kısım hayvan severler adı altında ortaya çıkan insanların bu husustaki bazı değerlendirmelerini doğru bulmuyorum. Sanki hayvanlara karşı kuranda ve dinde bir alan açılmamış da onların korunması ve bakımıyla alakalı bir şeyler söylenilmemiş gibi davranıyorlar. Ve bunlar asrımızda hayvan hakları savunucuları olmuşlar. Hatta bazen bazı kimseler mütedeyyin ve muhafazakar olan bazı Müslümanlar aleyhinde rencide edici sözler kullanıyorlar. Oysaki bizim her şeye karşı sorumluluğumuzu ve yapmamız gereken işleri doğru bir çerçevede yapmamız esastır. Ne hayvanı insanın yerine ne de insanı hayvan yerine geçirelim.
Hasan Karabulut