İKİ GÜNÜ EŞİT OLAN ZİYANDADIR
Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor:
‘İki günü eşit olan aldanmıştır (ziyandadır). Yarını (bugünden) kötü olan lanetlenmiştir. Amelindeki eksikliği araştırmayanın (görmeyenin) aklı noksandır. Ameli ve aklı eksik olanın ölmesi yaşamasından daha iyidir.’ (İrşadu’l-Kulub, c.1, s.87).
İnsanın en büyük sermayesi ömrüdür. Dolayısıyla ondan en güzel şekilde faydalanmak zorundadır. Böyle yapmazsa zarar edeceği kesindir. Bu gerçek Asr suresinde şöyle dile getirilmiştir:
‘Andolsun asra (akıp giden zamana), insan ziyandadır.’ (Asr suresi, 1,2)
Çünkü zaman geçtikçe insanın ömrü azalmaktadır. Akıl sahibi kimseler kendilerini bu zarardan kurtarmanın düşüncesinde olurlar. Bunun yolu ise yine aynı surede şöyle belirtilmiştir:
‘Ancak iman edip salih ameller işleyenler müstesna…’ (Asr suresi, 3)
Yani insan hem imanlı olup hem de salih ameller yaparsa zarardan kurtulacak ve ömründen faydalanmış olacaktır. Çünkü bu dünya geçici, ahret ise ebedidir. Akıllı kimse kendisini ebedi âleme hazırlayan kimsedir.
Yazının başında getirdiğimiz hadis-i şerif bu gerçeği ‘iki günü eşit olan aldanmıştır (ziyandadır)’ şeklinde başka bir açıdan dile getirmiştir.
Bizim bildiğimiz iki günü eşit olan kimse kar etmese de zararda etmeyeceğidir. Ama hadis, bizlerin aksine eşit olmanın bile bir tür zarar olduğunu söylemektedir. Bu da bizim zarar algımızı tamamen değiştirmektedir. Çünkü hadis bize, iki günümüz eşit olduğunda bunu zarar olarak görmemizi, rehavete kapılmamamızı ve her gün ileriye doğru gitmek için ömrümüzden azami derecede faydalanmamızı istemektedir.
Hadis bununla kalmayıp, ‘Yarını (bugünden) kötü olan lanetlenmiştir.’ diye buyurarak işi lanet boyutuna kadar taşımıştır. Lanet, Allah’ın rahmetinden uzak kalmak demektir. İnsanın böyle bir lanete maruz kalması onun kendi yüzündendir. Çünkü yarını bugünden kötü olan biri hep zarar içinde olacaktır. Zarar içinde olmak ise birçok nimetten ve rahmetten mahrum kalmak demektir. Böyle bir mahrumiyeti ise insan, günlerini ilerlemek yolunda harcamadığı için kendi eliyle hazırlamaktadır.
Hadisin devamında gelen, ‘Amelindeki eksikliği araştırmayanın (görmeyenin) aklı noksandır.’ ifadesi, ameli noksan olanı aklı noksan olarak nitelemektedir. Bu ise durumun daha kötü olduğunu göstermektedir. Çünkü aklı noksan olan kimse hakkı ve doğruyu gerektiği gibi kavrayamayacağından amel etmeyecektir. Buradan anlaşılıyor ki ameli tam olan insan akıllı, ameli noksan insan ise akılsızdır. Öyleyse insan her gün amellerini gözden geçirmeli, noksanlık varsa onu gidermelidir. Yoksa akılsız olarak nitelenecektir. Hadisin son bölümünde ise ameli ve aklı noksan olanın ölmesinin yaşamasından daha hayırlı olacağı buyrularak ortada ümitsiz bir vakanın olduğuna vurgu yapılmaktadır. Yani artık böyle bir kimse için yapılacak hiçbir şey yoktur. O, kendisine ve topluma faydası olmayan yaşayan bir ölüdür. Dolayısıyla varlığıyla yokluğu arasında bir fark olmayacaktır.
Kısacası yaşamımızda zarar etmemek, lanete uğramamak, akılsız diye nitelenmemek ve yaşayan ölülerden olmamak için güzel ameller yapmalı, hep çalışıp çabalamalı ve ileriye doğru gitmeliyiz.
Selam ve saygılarımla.
Ehlibeyt Alimi İlahiyatçı Yazar Serdar Aytekin