Yüce Allah her asırda ve her dönemde insanların Allah´ın dinine bağlı olmasını istemiş ve emretmiştir. Bunun için sosyal hayatta toplumun düzeninin hak ve hukukunun korunma alanını da belirlemiştir. Ve bu hususta Allah´ın belirlediği kanunları ve ilkeleri uygulayacak olan kişilerin peygamberler (a.s) olduğunu açıklamıştır. Peygamberlerin (a.s) olmadığı dönemde gerçek alim ve bilginlerin toplumun başında olmasını emretmiştir. Bu esas bütün peygamberlerin (a.s) döneminde olan bir husustur. Son peygamber Hz.Muhammed´e (s.a.a) ve onun ümmetine sınırlı olan bir mesele değildir. Bizim konumuz özellikle on ikinci imamın (a.s) gaybet döneminde ümmetin birliğini, beraberliğini, nizamını, hak ve hukukunu koruma hususunda kime başvurulması gerektiğidir. Bu hususu her şeyden önce Kuran´a sorduğumuzda, Kuran-ı kerim bunun cevabını şöyle vermiştir.
Maide suresi 44.ayet-i kerime´de yüce Allah şöyle buyurmuştur; ‘Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’
Bu ayet-i kerime bize ümmet olarak her şeyden önce şu hakikati açıklıyor; yüce yaradan bütün asırlarda Allah´ın hükmüyle hükmedilmesini emretmiştir. Bu konuda peygamberlerden (a.s) sonra rabbani yani toplumu terbiye edenler ve ahbar yani toplumda bilgi sahibi olan ve güzel izler bırakan, alimler ve bilginler Allah´ın ilke ve emirlerini korumakla yükümlüdürler. Maddiyat karşılığında Allah´ın ayetlerini satmamaları gerekiyor. Allah´ın hükümlerini anlatmakta ve yaşatmakta insanlardan çekinmemeleri gerekiyor. Bir tek korkacakları şey yüce Allah olmalıdır.
Bu ayetin mesajları;
1- Her ümmetin uleması (alimleri) o toplumda ilahi hükümleri koruyup icra etmekle yükümlüdürler.
2- Asrımızda fakihin velayeti ve idaresi yeni ortaya atılan bir düşünce ve ya kavram değildir. Net olarak kuranda bu hükmün Hz.Musa (a.s) döneminde, ondan önce ve sonra verildiğini okuduğumuz ayette görmekteyiz.
3- İslam´ı bilen birinin Müslüman toplumun başında olması, Allah´ın emridir. Tabi şartlarıyla birlikte yani takvası ve adaletiyle beraber İslam´ı bilen birisi, toplumu idare etmelidir.
4- İslam´ı bilen takvalı bir uzmanın toplumun başında olmasına karşı çıkanlar, acaba İslami yaşam denildiği zaman bundan ne algılıyorlar? Acaba İslam sadece bireysel ibadetten ve ahlaktan ibaret midir? İslam´ın sosyal, idari, iktisadi ve icrai hükümleri yok mudur?
5- Hz.Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyuruyordu; ‘Allah´ım benim halifelerime rahmetini indir.’ Peygamberimize (s.a.a) sizin halifeleriniz kimdir? diye sorulunca şöyle buyurmuştur; ‘Fakihler (Yani dini tam olarak tanıyıp anlayanlar.)’ Bazı hadislerde de şöyle buyurmuştur; ‘Alimler, peygamberlerin varisleridir.’
6- İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmaktadır; ‘İşlerin ve hükümlerin uygulanması, Allah´ı tanıyan takvalı alimlerin elinde olmalıdır. Onlar, Allah´ın helal ve haramına hıyanet etmezler ve emaneti korumuş olurlar.’
7- İmam Sadık´a (a.s) şöyle sordular ; ‘Acaba İslam´a muhalif olanlara müracaat etmemiz doğru mudur?’ İmam (a.s) şöyle buyurdu; ‘Sizin vazifeniz bizim olmadığımız yerde bizi temsil eden kişilere başvurmanızdır. Onların hükmünü reddetmek, bizi reddetmektir.’
8- İmam Mehdi (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır; ‘Karşılaştığınız hadise ve olaylarda bizim sözümüzü nakleden alimlere başvurun. Onlar sizin aranızda benim hüccetlerimdir. Kendim ise Allah´ın hüccetiyim.’
Evet dostlar ve kardeşler, bu konu çok önemli ve derin bir konudur. Yani yüce Allah insanoğluna, yolu da o yolu nasıl yürüyeceğini de göstermiştir. İlahi hükümleri uygulanması için ciddi olarak her asırda onları tanıyıp, yaşayan ve yaşatmak isteyen gerçek İslam bilginlerine ihtiyaç vardır. Bizler de şunu bilmeliyiz ki bu dünya yaşamımızda, yaşamımızı İslam´a uygun bir şekilde tatbik edip yürütmemiz en önemli sorumluluk ve vazifemizdir.
Hasan Karabulut