Mutmain nefis; İmân esaslarına inanan, İslâm’ın emir ve yasaklarına uyan, bu konularda hiç bir şüphe ve tereddüdü olmayan, neticede Allah ile manevî bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan nefis.
Yüce Allah Kuran-ı Kerim´de kendilerinden razı olduğu kullarını unvan ve sıfatlarıyla tarif etmiştir. Bu unvan ve sıfatlardan öne çıkan en önemlilerinden birisi de nefs-i mutmainne´dir. Yani insanın bütün vücudu, ruhu, aklı ve kalbiyle yüce bir marifet ve imana sahip olup, Allah´ın bütün emirleri ve kanunları karşısında tam bir teslimiyet içerisinde hareket edip, yüce Allah´a karşı kendisini huzur içerisinde görüp, geleceğinden ve kıyametten endişe duymamasıdır.
Böyle bir hal ve böyle bir yaşam yüce Allah´ın kulundan istediği durumdur. Ve kulun da ulaştığı en önemli derece ve merhaledir. Öyle bir merhaledir ki eğer insan nefs-i mutmainne yapısına kavuşursa Allah o insanın fiilinden, düşüncelerinden ve yaptıklarından razı olmuş olur. Ve kul da Allah´ın kendisi için mukadder ettiklerinden, hayatta karşılaştığı hadise ve olaylardan, yaşamış olduğu bütün sorun ve sıkıntılardan razı olmuş bir halde hayatını sürdürür. Bu hakikati çok açık ve net bir şekilde Kuran-ı Kerim´de 27 ila 30.ayet-i kerimelerde görmekte ve okumaktayız.
Rabbimiz şöyle buyuruyor; ‘Ey mutmain olan nefis! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Kullarım arasına katıl ve cennetime gir!’
Bu mübarek ayetin en bariz ve en mükemmel örneği İmam Hüseyin´dir (a.s). Bu hususta İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor; ‘Namazlarınızda ister müstehap, ister vacip namaz olsun fecr suresini çok okuyun. Çünkü bu sure İmam Hüseyin´i anlatan ve İmam Hüseyin´e ait olan bir suredir.’
Fecr suresinin 27.ayet-i kerimesindeki hitabın en mükemmel örneği İmam Hüseyin´dir (a.s). Yüce Allah, İmam Hüseyin´e (a.s) hitap ediyor; Ey Nefs-i Mutmainne, rabbine dön. O senden razıdır sen de ondan razısın.
Evet dostlar bu ayet-i kerime üzerinde insan düşündüğü zaman, insanı ikna edip kendisine cezbeden şahsiyet, o şahsiyettir ki Allah ondan razı olsun o da her halükarda Allah´ından razı olmuş olsun. Biz bu örneği İmam Hüseyin´in (a.s) kıyamında ve Kerbela´da Allah için sergilediği fedakarlığında, İmam´ın (a.s) sözünde ve amelinde görmekteyiz.
İmam (a.s) öyle bir mutmain nefse, öyle bir yakine sahipti ki bütün yaranının şehit olduğunu görüyordu. Kendi şehadetinden sonra da geride kalan Ehl-i Beyt (a.s) kafilesinin tamamının esir olacağını biliyordu. Ancak umudu rabbine tamdı. Hem bu şehitlerin kanı yerde kalmayıp İslam´ın ihya olması için hedefine varacaktı hem de esirler kafilesi her ne kadar esaret döneminde işkence ve zulme maruz kalsalar da sonuç Allah´ın iradesiyle, izzet ve zafer olacaktı.
İmam Cafer-i Sadık´a (a.s) şöyle sordular; Mümin can vermesinden razı olur mu?
İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdu; ‘Birinci merhalede hayır. Ancak ölüm meleği ona teselli verir ve şöyle söyler; ‘Ben babandan sana daha şefkatliyim. Gözünü aç.’ O gözünü açar, Hz.Peygamberi, İmam Ali´yi, Hz.Fatıma´yı, İmam Hasan´ı, İmam Hüseyin´i ve diğer imamları görür (a.s).
Melek ona şöyle söyler; ‘Onlar senin dostlarındır.’ Bu sahneyi gören mümin de razı olur. Böyle bir ortamda ‘Ey Nefs-i Mutmainne’ hitabını işitir.’
Ayetteki Mesajlar
1-İnsanın aslı ruhudur. Beden ise onun bineğidir.
2-Yar ve yaversiz cennet, cennet değildir.
3-Cennet´in dereceleri ve bölümleri vardır. Örneğin Kuran-ı Kerim´de yüce rabbimiz Cennet-i Adn ve diğer cennetlerden bahsetmektedir.
Hasan Karabulut