Cemâziyelevvel ayının 20’si, Peygamberimizin (s.a.a) kıymetli kızı Hazreti Fatıma Zehra’nın (s.a) doğum gününe denk gelir. Hazreti Fatıma (s.a), babası için “çok hayır” anlamına gelen Kevser idi. Bu eşsiz hanımefendinin yüceliğini göstermek için Kevser Suresi onun hakkında nazil oldu. Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.a), kızı Hazreti Fatıma’ya (s.a) Allah tarafından bir hediye olarak verilen ve “Tesbihat-ı Fatıma” diye bilinen tesbih zikrini hediye etmiştir.
Hazreti Fatıma’nın (s.a) doğumu, Allah’ın yalnızca Peygamber Efendimize (s.a.a) bahşettiği özel bir keramet olayıdır. Onun doğumu, hem Şii hem de Sünni kaynaklarda çokça anlatılmıştır. Aşağıda, “Biharü’l-Envar” kitabından Hazreti Fatıma’nın (s.a) doğumuna dair birkaç rivayet sunulmaktadır:
Hazreti Fatıma (s.a): Gökyüzünün Işığı
Şeyh Saduk, “el-Emali” adlı kitabında Mufaddal bin Ömer’den şu rivayeti nakleder: İmam Cafer Sadık’a (a.s) sordum: “Hazreti Fatıma’nın (s.a) doğumu nasıl gerçekleşti?”
Şöyle buyurdu: “Peygamber Efendimiz (s.a.a), Hazreti Hatice-i Kübra (s.a) ile evlenince Mekke’nin kadınları o hanımefendiye sırt çevirdi, ziyaretine gitmediler, ona selam vermediler ve kimse onun yanına gitmeye cesaret edemedi. Bu durum, Hazreti Hatice’yi (s.a) çok üzdü. Onun üzüntüsü, Peygamber Efendimiz (s.a.a) için endişelenmesindendi; zira ona bir zarar geleceğinden korkuyordu.
Hazreti Hatice (s.a), Hazreti Fatıma’ya (s.a) hamileyken, karnındaki Fatıma (s.a), annesiyle konuşur ve ona sabırlı olmasını telkin ederdi. Hazreti Hatice (s.a), bu durumu Peygamber Efendimiz’den (s.a.a) gizledi. Ancak bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazreti Hatice’nin (s.a) yanına geldi ve onun biriyle konuştuğunu duydu.
Peygamber Efendimiz (s.a.a) sordu: ‘Ey Hatice, kiminle konuşuyorsun?’
Hazreti Hatice (s.a) cevap verdi: ‘Karnımdaki çocuk benimle konuşuyor ve bana arkadaşlık ediyor.’
Peygamber Efendimiz (s.a.a) buyurdu: ‘Evet, bu Cebrail’dir. Bana bu çocuğun kız olduğunu müjdeliyor. O, pak, temiz ve mübarek bir nesildir. Allah, benim soyumu bu kızdan devam ettirecek. Yeryüzünde, Allah’ın vahyinin sona ermesinden sonra, bu kızın soyundan imamlar çıkaracak ve onları kendi halifesi kılacaktır.’
Hazreti Hatice (s.a), sürekli bu hal içinde idi. Doğum vakti geldiğinde Hazreti Hatice (s.a), Kureyş ve Beni Haşim kadınlarına haber göndererek doğumunda kendisine yardım etmelerini istedi. Ancak onlar, ‘Sen bizim sözümüzü dinlemedin ve yetim ve fakir olan Muhammed’le (s.a.a) evlendin. Bu yüzden sana yardım etmeyeceğiz,’ diyerek reddettiler.
Hazreti Hatice (s.a), bu cevabı duyunca hüzünlendi. Bu sırada birden, Haşim kadınlarına benzeyen, buğday tenli ve uzun boylu dört kadın çıkageldi. Hazreti Hatice (s.a), onları görünce gözyaşlarına boğuldu. Onlardan biri şöyle dedi: ‘Ey Hatice! Üzülme. Biz Allah’ın gönderdiği elçileriz. Biz senin kardeşleriniz. Ben Sare’yim. Bu hanım, Firavun’un karısı ve cennetteki arkadaşın Asiye binti Muzahim’dir. Diğeri İmran kızı Meryem (s.a.), diğeri ise Musa’nın (a.s.) kız kardeşi Kulsum’dur. Allah bizi, doğumunda sana yardımcı olmak için gönderdi.’
Kadınlardan biri sağ tarafa, diğeri sol tarafa, üçüncüsü Hazreti Hatice’nin (s.a) karşısına, dördüncüsü ise arkasına geçti ve Hazreti Hatice (s.a), tertemiz bir şekilde Hazreti Fatıma’yı (s.a) dünyaya getirdi.
Sonra cennetten on huri çıkageldi. Her birinin yanında bir leğen ve ibrik vardı. İbrikler, Kevser suyu ile doluydu. Karşısındaki kadın, bu ibriklerden aldı ve Hazreti Fatıma’yı (s.a) Kevser suyu ile yıkadı. Daha sonra sütten daha beyaz, mis ve anberden daha güzel kokulu iki havlu çıkardı. Birini Hazreti Fatıma’nın (s.a) mübarek bedenine sardı, diğerini başörtüsü yaptı. Ardından Hazreti Fatıma’dan (s.a) konuşmasını istedi. Hazreti Fatıma (s.a), şehadet getirdi.
Sonra o kadınlara selam verdi ve onları isimleriyle çağırdı. Kadınlar, bu mübarek çocuğa sevinip birbirlerine müjde verdiler. Gök ehli de Hazreti Fatıma’nın (s.a) doğumunu birbirlerine müjdeledi. Gökyüzünde öyle bir nur parladı ki, melekler daha önce böyle bir ışık görmemişti.
Kadınlar Hazreti Hatice’ye (s.a) dedi ki: ‘Bu temiz ve bereketli çocuğu al. Kendisi ve nesli mübarek olacak.’
Cennetin Kokusu
Şeyh Saduk, “el-Emali” ve “Uyunu Ahbarü’r-Rıza” adlı kitaplarında, İmam Rıza’dan (a.s) ve Peygamber Efendimiz’den (s.a.a) şöyle bir hadis nakleder: ‘Fatıma, insan suretinde bir huridir. Cennetin kokusunu özlediğimde kızım Fatıma’yı koklarım.’
Fatıma’nın (s.a) Işığı Yaratılıştan Önce
Şeyh Saduk, “Maaniyü’l-Ahbar” kitabında, İmam Cafer Sadık’tan (a.s) ve Peygamber Efendimiz’den (s.a.a) şöyle rivayet eder: ‘Fatıma’nın (s.a) nuru, gökler ve yer yaratılmadan önce yaratılmıştır.’
Bazı insanlar sordu: ‘Ey Allah’ın Resulü, o halde Fatıma (s.a) insan değil mi?’
Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Fatıma (s.a), hem insan hem huridir.’
Sordular: ‘Ey Allah’ın Resulü, Fatıma (s.a) nasıl hem insan hem huri olabilir?’
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: ‘Allah, Hazreti Âdem’i (a.s) ve ruhları yaratmadan önce Fatıma’yı (s.a.) kendi nurundan yarattı. Daha sonra Âdem’i (a.s) ve Fatıma’yı (s.a) yarattı.’
Sordular: ‘Ey Allah’ın Resulü, o zaman Fatıma (s.a) neredeydi?’
Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Onun nuru, Arş’ın altındaki bir sandığın içinde yer alıyordu.’
Sordular: ‘Ey Allah’ın Resulü, onun yemeği neydi?’
Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Tesbih, takdis, tehlil ve Allah’a hamd idi.’