Bir gün mazeretsiz bir şekilde oruç tutmamanın cezası 60 gün oruç tutmaktır. Bu ceza adaletli bir ceza mıdır?
Oruç, İslam´ın en önemli hükümlerinden birisidir. Mazereti olmadan orucunu tutmayanın cezası atmış gün peş peşe oruç tutmak ve bir gün de kazası için oruç tutmaktır. Acaba bir gün oruç tutmamanın cezası olarak atmış gün ceza verilmesi Allah´ın adaletine uygun mudur?
Her şeyden önce oruç İslam dininde ve Kuran-ı Kerim´de en önemli ibadetlerin başında gelmektedir. Oruç tutulması çokça vurgulanmıştır. Orucun manevi izlerinin çok olduğu belirtilmiştir. Oruç, insanın ihlas ve iradesini güçlendiren bir unsur olarak tarif edilmiştir. Ve buna örnek olarak; oruç cehennem ateşinin karşısında siper olarak gösterilmiştir. Hadislerde şöyle anlatılmıştır; ‘Mübarek Ramazan ayında bir gün oruç tutan kimse, annesinden dünyaya yeni geldiği gün gibidir. Annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınmış olur.’
Oruç tutana şu müjde verilmiştir; Cennetin kapılarından biri de Reyyan kapısıdır. Bu kapıdan oruç tutanlar girecektir. Orucun bu fayda ve etkilerini göz önünde bulundurarak bize kanun belirleyen yüce Allah, bu kadar önemli bir hükmün zedelenmemesi için ciddi olarak caydırıcı cezalar belirlemiştir. Bu caydırıcı cezalarla bu ilahi hükmün korunması ve uygulanması hedeflenmiştir.
Orucun cezası yani keffaresi ile ilgili hüküm hakkında, İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur; ‘Yüce Allah onun cezasını ağır karar kılarak kimsenin bu hükmü zedelememesini istemiştir. Eğer cezası hafif olsaydı, insanlar onu basite alırdı.’ Yüce Allah bu cezayla kullarının dikkatini hem bu işin önemine çekmiş hem de kulluğun önemini vurgulamıştır.
Yaptığımız bu açıklamanın yanında şunu diyoruz; evvela orucun cezası sadece atmış gün oruç tutmaya sınırlı değildir. İmkanı olan orucun cezası olarak atmış yoksulun karnını da doyurabilir. Bu da toplumdaki toplumsal adaleti sağlamaktadır. Şöyle ki zaten orucun felsefelerinden biri yoksulla zengini ortak noktalarda buluşturmaktır. Zenginin yoksulu düşünmesidir. Bunun için Ramazan ayının sonunda ayrıca fitre zekatı da bunun için getirilmiştir. Burada da eğer bir insanın imkanı varsa atmış yoksulun karnını doyurmasıyla, toplumda bir nevi birlikte yaşamayı ve birbirini düşünmeyi sağlamış olur.
Eğer bunu da yapamıyorsa Kuran-ı Kerim açıkça beyan buyurmuştur ki yüce Allah, hiç kimseyi gücünün yetmediği bir şeye mükellef kılmaz. Bu sebeple buna da gücü yetmiyorsa fakihlerimiz şöyle demişlerdir; orucun keffaresinin vacip olduğu kişi iki şeyden birini yapmalıdır. Atmış gün oruç tutmak ya da atmış yoksulu doyurmak. Bunların hiçbiri mümkün değilse 18 gün oruç tutması ve ya imkan dahilinde yoksulları doyurması gerekir. Eğer bunları da yapamıyorsa o zaman Allah´a istiğfar etsin ve bağışlanma talebinde bulunsun.
Keffaredeki bu ölçü Allah´ın sevgisinin ve rahmetinin göstergesidir ki böyle bir kanun belirlemiştir.
Hasan Karabulut