8 Rebi´üs-Sani, 11.İmamımız olan İmam Hasan Askeri´nin (a.s) doğum günüdür. Bu kutlu doğumu imamımızın aziz evladı, asrın ve zamanın sahibi olan mevlamız İmam Mehdi´nin (a.s) huzuruna tebrik arz ediyoruz. Aynı zamanda bütün islam dünyasıyla beraber Ehlibeyt´e (a.s) gönül veren kardeşlerimizi bu kutlu doğum münasebetiyle kutluyoruz.
İmam Hasan Askeri (a.s) hicri takvim olarak 232 yılında, Rebi´üs-Sani´nin 8.günü Medine-i Münevvere´de mübarek gözlerini dünyaya açmıştır. 2-3 yaşlarındayken babası İmam Ali´ün-Naki (a.s) ile birlikte Medine´den Irak´ın Samerra şehrine, Abbasi halifesi tarafından zorla getirilmişlerdir. İmam ömrünün sonuna kadar burada yaşamıştır. 11 imam içerisinde maalesef en az yaşayan imamımızdır. Mübarek ömrü 28 yıl olmuştur. 22 yaşında imamet makamına oturmuş ve imamet süresi 6 yıl sürmüştür. Sonuç olarak Abbasi halifesi Mu´temid tarafından zehirlenerek şehit olmuştur.
11.imamımız İmam Hasan´ın (a.s) birçok lakap ve vasfı vardır. Ancak bunların içerisinde en çok öne çıkan lakabı ‘Askeri’ lakabıdır. Niçin imama Askeri lakabı verilmiştir?
Sebebi açıktır. İmam Hasan Askeri´ye (a.s) babasıyla birlikte Samerra şehrinde kurulan askeri lojmanların bulunduğu yerde bir ev tahsis edilmiş ve bu lojman daimi olarak askeri gözetim altında tutulmaktaydı. Ömrünün tamamını askerlerin içerisinde ve onların gözetiminde geçirdiği için askeri lakabıyla meşhur olmuştur.
İmam Hasan Askeri (a.s), imamın olmadığı yerde Ehlibeyt dostlarının dini nasıl yaşayacaklarını çok güzel bir şekilde kendi imameti döneminde anlattı. Masum imamların olmadığı yerlerde onları temsil eden vekillere müracaat etmeyi tavsiye etmiştir. Bu husus 5.imamımız olan İmam Muhammed Bakır´ın (a.s) döneminden başlamış ve İmam Hasan Askeri´nin (a.s) döneminde ise çok ciddi bir şekilde hayata geçirilmiştir. Bunun en canlı kanıtı İmam Hasan Askeri ve babası İmam Ali´ün-Naki´nin (a.s) Samerra´da askeri gözetim altında ve kimi zamanda hapishanede tutuldukları süreçte imamlar tarafından tayin edilen vekiller aracılığıyla halkın onlara ulaşması ve sorularını sormaları olmuştur.
Bu dönemde Ahvaz, Kum, Basra, Medine, Yemen ve diğer bir kısım şehirlerde imamların tayin ettiği vekiller meşhurdur. Tabi İmamlar yaşadığı dönemde sadece onların bulunmadığı yerlerde halkı bu şekilde yönlendiriyorlardı. Burada asıl dikkat edinilmesi ve düşünülmesi gerekilen husus, İmam Hasan Askeri´nin (a.s) halkı büyük gaybet dönemine hazırlaması olmuştur. Bu hususta gaybet döneminde artık insanlardan imamlar tarafından verilen özel vekalet ile değil de genel vekalet ile belirlenen kişilere müracaat edinilmesi istenmiştir. Genel vekillerin özelliklerini İmam Hasan Askeri (a.s) mükemmel bir biçimde beyan buyurmuştur; ‘Ancak fakihlerden hangisi kendi nefsine hakim olursa, dinini koruyan olursa, heva hevesine muhalif olursa, mevlasının emrine uyan olursa halkın vazifesi onu taklit edip izlemesidir. Ancak bu vasıflar bütün fakihlerde bulunmaz. Bu vasıflar Şia´nın bazı fakihlerinde bulunur hepsinde değil.’
Değerli kardeşlerim İmam Hasan Askeri (a.s) ehlibeyti ve özelde İmam Mehdi´yi (a.s) temsil edecek, mektepte yetişmiş uzman alimin dört özelliğini açık bir şekilde beyan buyurmuştur. İmam (a.s) burada şia camiasını bilinçlendirmekle birlikte ikaz edip uyarmıştır. Hadisin sonunda net bir şekilde bu dört önemli özelliğin dinde yüksek tahsil sahibi olan her alimde bulunmadığını beyan etmiştir. Bu dört özelliğin dördünün de bir arada olduğu bir alime başvurup onu izlememiz, uygun ve gerekli görülmüştür. Bu hadisin içerisinde özellikle bu hususlar çok ciddi bir şekilde dikkat çekmektedir.
Ehlibeyt´i (a.s) temsil eden kişinin ehlibeytin ahlakına uygun bir ahlak içerisinde olması ve kişinin din ve dini değerler noktasında çok ciddi olması gerekiyor. Bu insanın gerçek anlamda dinin sınırlarının bekçisi olduğu belirlenmiştir. Yani o insan ilahi hükümlerin hiçbirine halel gelmeyecek şekilde bir mücadele vermeli ve bunun öncüsü olmalıdır. Hadiste geçen mevlasına mutlak itaat etmesi hususunda ise imam şöyle buyurmaktadır; Ehlibeyt´i takip eden bir din alimi kayıtsız ve şartsız kendi asrının imamına bağlı olmalıdır. O yaşadığı dünyanın gündemine, siyasetine, bir kısım dünyevi ve ya kabile ve millet maslahatları üzerine değil, dinin gerçeklerine bağlı olarak hareket etmelidir. Bu mesele İmam Hasan Askeri´nin (a.s) şia dünyasına öğrettiği en önemli meselelerin başında gelmektedir.
Hasan Karabulut