Kafirun Suresinin Türkçe Yazılışı ve Okunuşu
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
1- Gul yâ eyyuhe’l-kâfirûn.
2- Lâ a’budu mâ ta’budûn.
3- Ve lâ entum âbidûne mâ a’bud.
4- Velâ ene âbidun mâ abettum.
5- Velâ entum âbidûne mâ a’bud.
6- Lekum dînukum veliye dîn.
Kafirun Suresinin Anlamı-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1- De ki: Ey kâfirler.
2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
3- Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz.
4- Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
5- Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz.
6- Sizin dininiz size, benim dinim bana.
Kafirun Suresi (Arapça: سورة الكافرون), Kur’an-ı Kerim’in Mekke’de nazil olan surelerindendir. Bu surede Allah-u Teâlâ, Resulüne (s.a.a) katiyetle kâfirlere “din ve ibadetinde sabit olacağını ve bu konuda onlarla uzlaşma yapmayacağını” söylemesini buyurmuştur.
Kafirun SuresiKafirun Suresi lafız ve hacim bakımından “Mufassal” surelerden olup, Kısar sureleri grubundandır. Yani Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerindendir ve 30. cüzün dördüncü hizbinde yer almaktadır. Allah Resulüne (s.a.a) hitap ile başlayan Muhatabat surelerinin on birincisi ve sonuncusudur. Ayrıca “Kul” kelimesiyle başlayan Makulat surelerinin beşinden ikincisidir.
Kafirun Suresi ve ondan sonraki üç sureye (İhlas, Nas ve Felak) “dört Kul” sureleri denmektedir. Bu sure kâfirlere hücceti tamamlamakla birlikte, Tevhidi inanç (İslam dinini) ile Müşrik ve Putperestlerin dini arasında hiçbir uzlaşma, kaynaşma ve işbirliği olmayacağı konularından söz etmektedir.[1]
Nüzul SebebiKur’an-ı Kerim müfessirleri (Taberi, Tusi, Meybudi, Tabersi ve Ebu’l Futuh gibi) bu surenin nüzul sebebi hakkında şöyle yazmışlardır: Küfür ve dalaletin önderlerinden olan Kureyş’in ileri gelenlerinden “Velid b. Muğire, As b. Vail, Esved b. Abdu’l Muttalib, Ümeyye b. Halef ve Haris b. Kays Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına gelip karşılıklı anlaşma ve uzlaşma teklifinde bulunarak şöyle dediler: Ey Muhammed (s.a.a)! Bir müddet (bir yıl) sen bizim dinimiz üzerine ol ve ilahlarımıza (putlarımıza) ibadet et (tap); bir müddette (bir yıl da) biz senin ilahına ibadet edelim. Ancak Allah Resulü (s.a.a) katiyetle onların bu teklifini reddetti ve bunun üzerine Kafirun Suresi nazil oldu.[2]
Tefsiri NoktalarAllame Tabatabai Kafirun Suresi’nin 6. ayeti (Lekum dînukum ve liye dîn; Sizin dininiz size ve benim dinim de banadır.) konusunda şöyle yazmaktadır: Bu ayet mana hasebiyle bir önceki ayetteki mananın vurgulanmasıdır. Yani Allah Resulü (s.a.a) ile Müşriklerin müşterek olmadıklarını vurgulamaktadır. “Lekum” ve “liye”deki lam, Lamı İhtisas’tır. Yani Sizin dininiz (putlara tapmak) size özgü ve size hastır ve benim dinimle bir irtibatı yoktur. Benim dinim de bana özgüdür ve sizi kapsamaz.[3]Burada okuyucuların zihnine, bu ayet-i kerime bizi din seçimi hakkında özgür bırakarak isteyen şirki ve isteyen de tevhid (İslam) dinini seçebilir mi demektedir? Veya ayet-i kerime Allah Resulüne (s.a.a) müşriklerin dinine karışmamayı mı emretmektedir? gibi sorular gelebilir. Ancak bizim (Allame Tabatabai) yaptığımız manada bu sanrılar ortadan kalkmaktadır. Zira ayet-i kerime “siz benim dinime yönelmeyeceksiniz (kabul etmeyeceksiniz) ve ben de sizin dininize yönelmeyeceğim” Kur’an’ın içerdiği hakka davet esası bu sanrıyı ortadan kaldırmaktadır.[4]Bazı müfessirler bu sanrıyı ortadan kaldırmak için şu açıklamada bulunmuşlardır: Ayet-i Kerime’deki “din” kelimesinden maksat, mezhep ve inanç değil, ceza ve mükâfat manasındadır. Yani “sizin ceza ve mükâfatınız size, benim ceza ve mükâfatım ise, banadır” demektedir.[5] Bazı müfessirler ise şöyle demişlerdir: Bu ayette takdiri “Lekum cezau dinikum veliye cezau dini” olan bir izafe (muzaf) silinmiştir. Yani “sizin dininizin mükâfat ve cezası size ve benim dinimin ceza ve mükâfatı bana aittir” demektedir. Ancak bu iki açıklama zihinden uzaktır (doğru değildir).
İlahiyatçı Yazar Bayram Dalga