Rehber ve önder olan kişinin önemli özelliklerinden biri geniş bir ruha yani zarfiyet ve kapasiteye sahip olmasıdır. Bu hususta İmam Ali´nin (a.s) şu açıklamasını görmekteyiz ki şöyle buyuruyor; ‘Büyük ruh sahibi olmak yani zarfiyetli olmak, idarecinin ve riyasetin aracıdır.’
Toplumun rehberi ve öncüsü her daim, sorunlar ve sıkıntılarla karşı karşıya gelmektedir. Sorun ve sıkıntılar karşısında pes etmeyip onu hedefine ulaştıracak en önemli araç, geniş bir ruha yani geniş bir sineye sahip olmasıdır. Aslında toplumlarda sorumlu olan her kişinin sorumluluğunu yerine getirmesi için geniş ruh sahibi olması önemlidir ve bu onun sorumluluğunu yerine getirmesine sebeptir.
Ancak en büyük sorumluluk hidayet sorumluluğudur. En büyük vazife peygamberlerin (a.s) ve onların vasilerinin (a.s) sorumluluğudur. Bir başka tabirle dünyada en büyük hizmeti Allah´ın elçileri ve hüccetleri vermektedirler. Her şeyden önce verdikleri bu hizmetin karşılığında hiçbir maddi talepleri yoktur. Bununla birlikte insanların akıllarını, ufuklarını ve kalplerini uyandırıp açmak adına, gece gündüz insanların gelişmesi ve ilerlemesi için zahmet çekip mücadele vermişlerdir.
Peygamberler (a.s) içerisinde de en büyük sorumluluk Hz.Peygamberimize (s.a.a) verilmişti. Çünkü kıyamete kadar tüm insanlığın hidayetini sağlayacak kamil din, hak yol onun vasıtasıyla insanlığa sunulmuştur. Bu noktada insanların Hz.Peygamberimize karşı hakaretleri, ihanetleri, eziyetleri, küfürleri, ona saldırmaları, onu asla geri itmemiştir. Bilakis daha da cesaretlendirmiş ve davası olan insanlığın hidayeti ve islamın beşere ulaşması noktasında bütün bu olumsuzluklara ve kötülüklere karşı, tahammül etmiştir. Hz.Peygamberimizin o geniş ruhunu Mekke´nin fethinde görmekteyiz. Peygamberi ve bütün inananları Mekke´den çıkaranları, peygamberin azizlerini katledenleri bu büyük zaferde, Mekke´nin fethinde, bir kalemde hepsini affetmişti.
Evet dostlar, geniş ruh ve zarfiyet meselesi o kadar önemli bir konudur ki, peygamberimizden (s.a.a) sonra islamın korunması ve kuranın yaşanması için İmam Ali (a.s) vahiy evine yapılan bütün kötülükler, haksızlıklar, zulüm ve sitemler karşısında pes etmemiştir. İslamın yaşaması için canını ve ehlibeytini (a.s) bu dava uğrunda feda etmiştir. Bir kısım şeyleri insan düşündüğü zaman anlaması mümkündür. Hz.Ali (a.s) kendisine karşı yapılan, küfürlerde ve hakaretlerde normal insanların karşılıklı çatışması gibi bir ortama girmemiş. O, evine yapılan saldırıda bile tek kelimeyle islamın geleceğini ve yaşamasını düşünmüştü. Aynı şeyi Kerbela´da oğlu İmam Hüseyin (a.s) de yapmıştı. O büyük ruh ve zarfiyet görüyordu ki ben şehit olduktan sonra eşim, kızlarım ve bacılarım yezitlerin kamçıları altında inceleyecek. Ancak bunu bildiği halde yolundan ve davasından geri durmadı. O dava islamı koruma davasıdır. Bu büyük bir sorumluluk ve vazifeydi ki yüce yaradan onların omuzlarına yüklemişti.
Evet kardeşlerim tarihte yaşanmış olan bir çok önemli hadise ve olayı anlamak için, günümüzde bile karşılaştığımız bir kısım sorunları ve olayları doğru analiz etmek için kişilerin davalarına, hedeflerine, onların sahip oldukları zarfiyet ve kapasitelerine bakarak olayları değerlendirmemiz gerekiyor. Peygamberi (s.a.a) ve ehlibeyti bizim gibi normal insanlarla kıyaslamayalım. Hz.Fatıma ve Hz.Zeynep´i de bizim gibi normal insanlarla kıyaslamayalım. Bu hususta daha net anlaşılması açısından bir nokta da Hz.Zeynep´ten arz etmek isterim.
O Zeynep ki Kerbela´da kendi hanedanından 18 azizini vermişti. 2 oğlunu, yiğenlerini, kardeşlerini ve hepsi bir yana olsun, ruhu ve canı olan, kainatın ruhu olan İmam Hüseyin´i (a.s) kaybetmişti. Ancak Kufe´de yezidin valisi Ubeydullah´ın ‘gördün mü kerbela´da Allah size ve kardeşine ne yaptı’ sözü karşısında verdiği cevap bütün insanlığı ona ve onun davasına hayran ve şaşkın bırakmıştı. Çünkü Hz.Zeynep şöyle cevaplamıştı. ‘Ben kerbela´da güzellikten başka bir şey görmedim.’ Bunu anladığımız zaman dini korumayı kendileri için hedef edinenler, büyük zulüm ve baskılar karşısında nasıl tahammül etmişler anlayacağız. Onlarca sorunun da cevabı bu anlattıklarımızda verilmektedir.
Allah´ın yolunu anlayıp, bu yolda karşılaştığımız sorunları idrak edip doğru bir şekilde ilerleme hususunda Allah bize de o geniş ruhtan bir pay ihsan etsin.
Hasan Karabulut