Batı dünyası ve özellikle İslam düşmanlığı içerisinde olanlar, dini ve milli yapılarımızı bozarak islam değerlerini ve kültürünü değersiz bir hale getirmeye çalışıyorlar. Ve Müslüman gençlerin zihninde İslami kültürün ve değerlerin kıymetsiz olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Bu hususta birçok aydın, fikir ve düşünce sahibi olan bilim adamları, insanlığın ve islam dünyasının üç tehlikeyle karşı karşıya olduğunu vurgulamaktadır.
Birinci tehlike ve tehdit, dini inanç yapısını ve islami düşünceyi bozmaya çalışmalarıdır. Bu hususta çok çeşitli çalışmaları olduğunu görmekteyiz. Kimi zaman gerçekten bilmedikleri ve tanımadıkları kuran-ı kerime karşı iftiralarını ve saygısızlıklarını görmekteyiz. Azıcık kurandan bilgileri olsaydı o zaman anlarlardı ki kuran, baştan sona insanlığın uyanışı, yükselişi, gelişmesi için olan, huzuru ve mutluluğunu gösteren, eşi benzeri olmayan tek hak kitaptır. Kimi zaman Hz.Peygamberimize (s.a.a) hakaret içeren isnat ve davranışlarda bulunmaktadırlar. Oysaki Allah´ın resulü Hz.Muhammed´i (s.a.a) biraz tanımış olsalardı onun bütün insanlar için gerçekten de eşi benzeri olmayan bir rahmet elçisi ve örneği olduğunu göreceklerdir. O ki onun yolunda Irkçılığın, kavmiyetçiliğin, kabileciliğin vs. yeri yoktur. Birinci tehlike olan hak ve doğru bir dini inanca sahip olmak aslında bütün değerlerin kökü ve kaynağıdır. İnsan, sağlam ve hak olan ilahi dini tanıyıp anlarsa, onu ilahi yoldan ve hak çizgiden hiçbir şey saptıramaz ve çıkaramaz. Bunun içindir ki önce batı ve islam düşmanları en çok itikadi ve islami temellere saldırmaktadırlar.
İkinci tehlike ve tehdit, milletlerin ve islam dünyasının sahip oldukları milli ve kültürel değerleri taz´if edip, batının oluşturduğu ve aslında aile yapısından ve insani yapıdan uzak olan bir kültüre yönlendirmeleridir. Kuranın ve peygamberin ortaya koyduğu islami kültür, özünde bütün insanlığın bir arada dostça yaşayacakları bir ortamı oluşturmaktadır. İslami kültürde yaşamın her alanında insanların birbirine yol göstermesi, destek olması ve kazanımlarını paylaşması esastır. Ancak bugün batı kültüründe, insanları aldatmak, paylaşımcı değil de hep bireysel çıkar ve menfaat üzerinde düşünmek, ailenin bir hiç saygınlığının olmadığı, baba ve annenin önemsenmediği, sosyal yapıda insanların birbirinin elinden tutmadığı gerçeğini açıkça görmekteyiz. Maalesef birçok islam ülkesinde, Müslümanların başında olan kişilerin uygulamaları, kuranın ve Resulullah´ın (s.a.a) getirmiş olduğu kültürü değil de batının ortaya koyduğu bireysel, çıkarcı ve diğer insanları umursamaz bir anlayışı ortaya koymaktadır.
Üçüncü tehlike ve tehdit, gençliğin yapı ve karakterini bozup, kendi ülkelerinden ve geleceklerinden umutsuz kılmaktır. Böylece Müslüman devletlerde ve ya geri kalmış ülkelerde ortaya çıkan yetenekli insanları kendi ülkelerinden alıp, batıda onlardan faydalanmanın düşüncesini ortaya koymuşlardır. Ve bu yolla genç nesli kendi ülkesinden ve kendi değerlerinden uzaklaştırmışlar ve uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu o kadar önemli bir husustur ki ülkelerin kalkınması, büyük sermaye olan gençlik ve gençliğin yetenekleriyle orantılıdır. Gençliği olmayan, yetenekli gençleri olmayan bir toplum hiçbir zaman ülkesinde arzu ettiği kalkınmayı ve gelişmeyi elde edemez. Bundan dolayı milletler ve özelde islam dünyası, gencinin düşüncesini çalan, karakterini bozan, kendi ülkesi ve geleceğiyle ilgili onu umutsuzluğa yönlendiren bu emperyal zihniyetin önünde durmalıdır. Ve böylece kendi gençliğine sahip çıkarak, kendi geleceğini korumalıdır.
Hasan Karabulut