İnsan hayatta sorumlu bir varlıktır. Yüce İslam dini bizim için sorumluluk alanlarımızı belirtmiş ve tanıtmıştır. Kuran-ı kerimde, Ehlibeyt (a.s) hadislerinde sorumluluk alanlarımız defalarca anlatılmış ve belirtilmiştir. Bir Müslüman olarak en önemli sorumluluklarımızdan biri kuran-ı kerime karşı olan sorumluluğumuzdur. Akıl ve şuur sahibi olan bir Müslüman kuran-ı kerime karşı sorumluluğunu yerine getirdiğinde, kurandan faydalanmış olacaktır. Kuran-ı kerime karşı sorumsuzca davranan bir Müslüman kurandan nasipsiz kalacaktır.
Bizim kuran-ı kerime karşı en önemli vazifelerimizin başında birinci olarak onu okumamızdır. Maalesef bu hususta İslam dünyasına baktığımızda Müslümanların büyük çoğunluğu bu hususta sınıfta kalmıştır. Öyle ki büyük bilgi sahibi olan Müslümanların birçoğu dahi kuranı okuma nimetinden mahrumdur çünkü kuranı okuyamıyorlar.
İkinci vazifemiz kuranın tilavetidir. Evet, sadece kuranı bilmek yetmiyor. Hadislerde en azından her gün için kuranı kerimden 50 ayet tilavet ediniz olarak geçiyor. Yahut ayet-i kerimede şöyle geçer; ‘’Allah´ın kelamını gücünüzün yettiği ölçüde okuyunuz’’
Üçüncü vazifemiz kuran-ı kerimi dinlemektir. Kuran-ı kerimi dinlemek yine kuranın hükmüdür. Yüce Allah ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır; ‘’Allah´ın kelamı okunduğu zaman susun ve kelamını dinleyin’’ Yüce Allah´ın bu buyruğuna dikkat ettiğimizde, kuranın okunduğu yerlerde sadece susmak yetmiyor aynı zamanda onu dinlemek de Allah´ın desturu ve bizim vazifemizdir.
Dördüncü vazifemiz kuran-ı kerime saygı göstermektir. Kuran-ı kerime saygıdan maksat vahyin yazılı olduğu sayfayı ve ya kuranın tamamını oluşturan o ilahi kelama karşı onun hürmetini koruyacak şekilde davranmamızdır. Kurana karşı sırtımızı dönmek, Allah´ın ayetlerini yere bırakmak gibi şeyler kurana saygısızlıktır. Ulemamız ve din öncülerimiz kuranın huzurunda ayaklarını uzatmazdı.
Beşinci vazifemiz kuranda tefekkür etmemizdir. Kuranın kelimeleri, hükümleri, tarihi öyküleri ve bizi doğrudan aydınlatan ve ileriye taşıyan ayetler üzerinde yapılan tefekkür ve düşünce, kuranı yaşamamıza, kurani bir hayatla dünyamızı geçirmeye ve kıyamette de kuranın nuruna ve şefaatine ulaşmamıza vesile olacaktır.
Altıncı vazifemiz kuranın hükümlerine amel etmektir. Kuran´a amel etmeyen bir Müslüman her gün kuranı hatmetse bile bu kuranın hidayetinden, rahmetinden ve nurundan mahrumdur. Hatta meşhur bir hadiste gelene göre peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır; ‘’Birçok kuran okuyan vardır ki kuran onlara lanet eder.’’ Örnek olarak kuran bize ‘’doğru konuşun’’ hükmünü getirmiştir. Bu ayeti okuyan kişi günlük yaşamında yalan konuşuyorsa bu şahıs ayeti hiçe saymış ve alay etmiş gibi olmaktadır. Ve ya ‘’haram yemeyin’’ ayetini okuyan kişi kazancını gayr-i meşru şeylerden elde ediyorsa bu şahıs Allah´ın ayetine muhalefet ediyor. İşte gerçek anlamda kurana sorumluluk, kurana amel edip etmediğimiz noktasında ortaya çıkmaktadır. Öyle ki yüce Allah´a sığınarak kurandan bildiğimiz hükümleri hayata geçirme noktasında bize yardım etmesini niyaz etmeliyiz.
Yedinci vazifemiz kuranı ezberlemektir. Gücümüz ölçüsünde kuranı ezberleyelim. Hadislerde şöyle geçer; ‘’İnsanlar cennete dâhil olduğu zaman, cennetin tabakaları vardır. İnsanlara denilir ki; kuranı kerimi ezberlediğiniz ölçüde okuyun ve yükselin. Ve yukarıda tabakalara çıkın.‘’ Bir Hristiyan bilginin bu noktada şöyle bir tespiti vardır ve sizinle de paylaşmış olalım. Kendisi diyor ki; Kuran´ın ebedi olduğu bir gerçektir. Bunun tespitinin en sade yolu şudur ki bugün Hristiyan dünyasında incili okuyan ve ya incili ezbere bilen kimse yoktur. Ancak İslam dünyasında on binlerce Müslüman kuranı ezbere bilmektedir. Bu da kuranın yaşayacağının ve ebedi oluşunun alametidir.
Rabbim bütün İslam dünyasıyla birlikte kuran-ı kerime karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeyi bizlere ihsan buyursun.