Yaşadığımız 21.asırda dünyanın en önemli konu başlıklarından biri, yeni medeniyetler kavramıdır. İslam dünyası için de bu kavram, çok büyük bir önem arz etmektedir. Böyle bir zamanda Müslümanların en çok üzerinde düşünüp, araştırıp, destek vermesi gereken konulardan biri yeni islam medeniyetidir. Bu hususta dünyamızda yeni medeniyetler başlığı adı altında, insanların ahlaki ve sosyal yapılarını bozarak bunları bir kültür haline getirmeyi, medeniyet olarak adlandırmaktadırlar ve ya maddiyat ve dünyaya mutlak bağlılık içerisinde olarak, maddi yaşamı her alanda ileriye taşıyıp, maneviyatı yok ederek, kendilerini medeni olarak tanıtan toplumlar görmekteyiz.
Örneğin bugün dünyada modern olarak kendilerini ön plana çıkaran Avrupa´nın maddi refah düzeyi çok yüksektir. Bu haliyle dünyanın dikkatini çekmektedir. Sahip oldukları bu maddi refahtan dolayı, dünyaya medeniyet dediğimiz bilgi, kalkınma, hukuk ve özgürlük gibi kutsal kelimeleri öğretmeye çalışıyorlar. Ancak bu ülkeler, bugün geri kalmış tüm ülkeleri geçmişte sömürmekle meşguldüler ve hala bu sömürüye devam etmektedirler. O ülkelerin bağımsızlığına, ilmi gelişmelerine ve kendi özgür kararlarına, izin vermemektedirler.
İmam Hamaney´in mesajında da geçtiği üzere biz islam dünyası olarak, yeni islam medeniyetini oluşturmak için birinci merhalede islami birliği ve vahdeti oluşturmalıyız. Bunun en asgari noktası Müslümanların birbirine zarar vermemesidir. Bundan bir merhale daha ileriye gittiğimiz zaman, Müslümanların onları geriye iten ve onları sömürüp, bölmeye çalışan küfür cephesinin karşısında durmalarıdır. Üçüncü merhale ise ilmi, ekonomik ve teknolojik olarak birçok noktada ileri olan Müslüman ülkeler, geri kalmış Müslüman ülkelerin gelişip kalkınması için onlara öncü olarak, yardım etmeleri gerekiyor. Böylece Müslümanların her alanda güçlenmesi sağlanmalıdır.Müslüman olarak yeni islamı medeniyeti oluşturma hedefini hayata geçirmemiz için onur ve şerefimizi, Allah´ın dininde görmeliyiz. Bu hakikatleri açarak, üzerinde konuşmamız gerekiyor. Yüce Allah kuran-ı kerim´de şöyle buyuruyor: ‘’Siz Allah´a (Allah´ın dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder.’’ Diğer bir ayet-i kerime´de buyuruyor ki: ‘’Allah´tan daha sözüne sadık olan kim vardır?’’
Bu ilahi sözler tarih boyunca Allah´a tevekkül edip, istikbalini hazırlayan milletler için onur ve şeref vesilesi olmuştur. Onlar her sahada ilerlemiş ve kazanmışlardır. Bugün Allah´ın dinini tanımayarak, görmemezlikten gelerek batıya sığınmak, o toplumun kalkınmasına ve gelişmesine vesile olmayacaktır. Allah´ın dini bizlere ilim ve adaletin bir arada olması gerektiğini öğretiyor. Oysaki bugün bilgiyi hayata geçiren batı, insanları bilgiyle köleleştirip, sömürmeye çalışıyor. Bunun için bahsettiği adalet kavramı sadece kendi içlerinde geçerliliğini korumaktadır.
Örneğin bugün dünyanın herhangi bir yerinde bir milyonluk bir topluluk, 20 km olan bir yolda bir amaç uğruna yürümüş olsa, batının elinde olan medya bunu günlerce ekrana yansıtıp, analiz edecektir. Ancak bugün dünyanın her köşesinden hareket edip ırakta 20 milyonu aşkın bir topluluğun, necef´ül eşref şehrinden kerbela´ya olan, 100 km´lik yürüyüşünü ekranlara yansıtmama çabasını gösteriyor. Niçin? Çünkü erbain yürüyüşü farklı milletlerden, dillerden, dinlerden ve mezheplerden insanların bir araya gelerek, islamın getirmiş olduğu yüce medeniyeti yaşayıp, yaşatmalarıdır. Bu erbain yürüyüşünde fedakarlık, ahlak, alçak gönüllülük, paylaşım, maneviyat, can ve mal ile insanların birbirine hizmeti var. Kısacası bu yürüyüşte insanlığın yeniden dirilişi vardır. Erbain yürüyüşü yeni islam medeniyetinin inşasıdır. Bu yüzden erbaini her gün okuyup onu düşünmeliyiz.