Allah´ın adıyla,
Yeryüzünde örnek alınmaya layık olan şahsiyetler vardır ve bu şahsiyetlerden biri de şüphesiz Hz. Fatıma (s.a)´dır . O hanımefendi rivayetlerden bize ulaşana göre, henüz yer ve gök yaratılmadan başka bir alemde yaratılmıştır. Tüm alemlerin en büyük şahsiyeti olan yüce peygamberimizin (s.a.a) nesli ondan devam etmiştir. Onun soyundan gelen Ehl-i beyt imamları yeryüzüne nur olmuşlardır. Doğumuyla, yaşamıyla ve şehadetiyle, aslında kısacık ömrüyle bütün doğruları kendisinde toplayan ve hakkın peşinde tereddüt etmeden dik duruş sergileyen, Hz.Fatıma´dır.
Onun adının anlamı ateşi engelleyendir. Peşinden yürüyenlere, yolunu devam ettirenlere lütfedip, ateş ve azaptan uzak tutandır. İstisnasız hangi tarihi ve nakli kaynakları incelersek inceleyelim onun adı geldiğinde ardınca fazilet ve güzellikler sayılır. Allah onun tertemiz ve günahsız oluşunu kuranda buyurmuş. Peygamberimiz, O´nun rızasını kendi rızası, onun gazabını ise kendi gazabı olarak belirlemiştir. O´nu seven kişinin cennet ehli, ona düşman olanın ise cehennem ehli olduğunu açıkça beyan ederek kırmızı bir çizgi çizmiştir.
Fatıma (s.a)´nın günleri olarak bilinen Hz. Fatıma´nın şehadet günlerinde o hazretin şehadetini anmak, hiç şüphesiz Allah´ın lütuf ve inayetlerindendir. Maalesef nice insanlar onun şehadetini bilmezler. Bazıları bildikleri halde şehadetini yad etmekten geri dururlar. Bazıları da şehid olduğu gerçeğini örtbas ederek bu günleri sadece anmak isterler. Ancak açıktır ki Hz. Fatıma´nın şehadetini anlamadan Hz. Fatıma´yı anlamak mümkün değildir. Onun şehadeti konusunda İslam kaynaklarından birçok delil defalarca zikredilmiş ve konu açık bir şekilde ele alınmıştır. Bu yüzden hz. Fatıma´nın şehadetinin nasıl gerçekleştiği konusuna değinmeye ihtiyaç yoktur. Ancak bu hüzünlü günlerde, hakikatin beyan edilmesi için, Hz. Fatıma´nın şehadetine sebep olan olayların gerçekleştiği zaman diliminin ve peygamberden sonraki İslam aleminin siyasi durumunun ele alınması isabetli olacaktır. Bu sebeple birkaç hadise göz atmak durumu anlamaya yardımcı olacaktır.
Buhari ve Müslim’in hadis naklettikleri, Ehli sünnet´in meşhur tarihçi ve muhaddislerinden İbn Ebu Şeybe, “el- Musannef” adlı kitabında sahih senetle şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah’tan (s.a.a) sonra halk 1.Halife´ye biat ettiği sırada Hz. Ali ve Zübeyr, Hz. Fatıma’nın evinde oturup konu hakkında istişarelerde bulunmaktaydılar. Bunu duyan İbni Hattab, dışarı çıktı ve Fatıma’nın yanına gelerek dedi ki: “Ey Allah Resulünün kızı! Vallahi insanlar arasında bize en sevgili kişi babandır. Babandan sonra ise bize en sevgili kişi sensin. Allah’a yemin ederim ki bu sevgi, bu kişilerin senin evinde bir araya gelerek toplandıkları sırada, evini ateşe vermeleri için emir vermeme engel değildir!” İbni Hattab bunları söyleyip gittikten sonra Hz. Ali ve Zübeyr, Hz. Fatıma’nın yanına geldiler. Hz. Fatıma (s.a), Hz. Ali ve Zübeyr’e hitaben şöyle söyledi:
“Biliyor musunuz? İbni Hattab buraya gelerek eğer siz, bir daha burada bir araya gelecek olursanız siz içinde olduğunuz sırada evi yakacağına Allah’a yemin edip gitti. Allah’a yemin ederim ki yemin ettiği şeyi yerine getirecektir!”
Ehli sünnetin önemli alimlerinden ve tarihçilerinden Muhammed b. Cerir Taberi, tarih kitabında Hz. Fatıma (s.a)´nın evine karşı yapılan saygısızlığı şöyle nakletmiştir:
“İbni Hattab, Hz. Ali’nin evine geldiğinde Talha, Zübeyr ve muhacirden bir grupta orada idi. İbni hattab onlara hitaben şöyle söyledi: “Allah’a and olsun ki ya dışarı çıkıp biat edersiniz ya da evi yakarım!” O sırada Zübeyr elinde kılıcıyla dışarı çıktı. Ansızın ayağı kayarak elinden kılıcı yere düştü. Oradakiler ona saldırarak onu tuttular.
Bu hadise bakıldığında peygamberimizin vefatından sonra zorla biat almaya çalışıldığı görülmektedir. Peygamberimiz (s.a.a) Allah´ın dinini kabul etmekte dahi kimseden zorla biat almazken, halifenin kim olacağı konusunda alelacele karar verilip insanlardan zorla biat alınmış ve Ehl-i beyt´e zorbalık yapılmıştır.
Elbette şaşırtıcı olan durum Ehl-i beyt (a.s)´in, Kuran-ı kerim´de açıkça temiz ve masum sayılmasına rağmen, onların peygamberden sonra kimin halife olacağı konusundaki görüşünün dikkate alınmamasıdır. Ehl-i Beyt, peygamberden (s.a.a) sonra İmam Ali (a.s)´nin yönetime geçmesini söylemiştir. Bunun peygamberin emri olduğunu, dolayısıyla da Allah´ın emri olduğunu açıkça dile getirmişlerdir. Ancak siyasi olarak güç elde edenler bu sözlere kulak asmamıştır. Kuran´ın, sözüne ve temizliğine şehadet ettiği Ehl-i beyt´in sözü çiğnenmiştir. Peygamberden sonra İslam aleminin yönetiminin kimin elinde olacağını belirlemek hiç şüphesiz önemli bir konuydu. Bugün bizler tarih kitaplarına baktığımızda küçücük bir kabileden tutun da büyük bir devlete kadar, yönetimde olan kişi vefat ettiğinde iç kargaşa olmaması için yerine birini tayin etmiştir. Hatta ülkemizde, cemaatlerin liderleri bile ölmeden kendi yerine geçecek ismi vasiyet ediyorlar. Acaba İslam dini bu ülkelerden ya da cemaatlerden daha önemsiz ve küçük müdür? Elbette değildir. O halde çoğu islama yeni girmiş olan insanların üstün bir sulh halinde en doğru kişiyi seçeceği mi düşünülmüştür? Nasıl olur da peygamberimiz bu yüce dinin yarınını tayin etmeden dünyadan ayrılır? Küçük bir cemaat lideri kendi cemaatinin yarınını düşünürken, peygamberimiz düşünmemiş midir? Bunların doğru sözler olmadığı açıktır. Peygamberimiz hem Gadir-i hum´da hem de diğer birçok yerde, defalarca kendisinden sonra İmam Ali´nin yönetime geçmesi gerektiğini dile getirmiştir. Bu nebevi ve ilahi emrin yerine getirilmediği ve zorla biat alındığı bir ortamda da, Hz. Fatıma annemiz kendi üzerinde olan tebliğ ve imamını savunma görevini yerine getirip şehadete ulaşmıştır.
Rabbimiz, Hz. Fatıma annemizin şehadet günlerinde onu tanımayı bizlere nasip eylesin. Selam olsun hanımefendilerin en üstün olanına. Selam olsun şehide olarak dünyadan ayrılan, Hz. Fatıma annemize.
Muhammet Sayan