İslam’ın asıl hedefi, insanları doğru yola hidayet etmek, fikir ve ruhlarını yüceltmek ve manevi erdemlerini geliştirmektir ama bu hedefe ulaşmanın şartlarından birisi insanın kendi geçimini temin edebilecek rızkını kazanmasıdır. Hatta mümkünse iktisadi durumunun sağlam olmasıdır. İnsan, geçim sıkıntısı olmadığı ya da iktisadi durumu iyi olduğu zaman ruhunun tekâmülü için daha iyi çalışılabilir. Bu yüzden Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:
“İlahi takvayı elde edebilmek için, zenginlik ne de güzel yardımcıdır.”
İmam Sadık (a.s) da şöyle buyuruyor:
“Âhireti kazanmak için dünya ne de iyi yardımcıdır.”
İslam, başkalarına yaslanmayı, başkalarının eline bakmayı şiddetle kınamıştır. Çünkü bu durum, insanı çeşitli günahlara sevkeden ve zillete düşmesine sebep olan çirkin hallerdendir.
İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki:
“Başkalarının sırtına yük olan kimse lanetlenmiştir. “
“Geçiminizi sağlamakta tembellik etmeyin. Bizim babalarımız da rızık peşinde koşuyor, onu elde etmek için çalışıyorlardı.”
Emir’ül-Müminin Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah, işinde dürüst olan zanaat sahibini sever.”
İmam Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyuruyor:
“Kendi ve ailesinin geçimini temin etmek için rızkı helâl yolundan kazanan kimse, Allah yolunda cihad eden kimse gibi sayılır.”
Bu yüzden büyük din önderlerinin de daima bir işle meşgul olduklarını ve İslam dininin birtakım kuru ve ruhsuz ibadetlerden ibaret olduğunu zanneden bazı cahillerin bu yoldaki itirazlarına sert cevaplar verdiklerini görüyoruz. Bu hususta bu gibi insanlardan biri olan Muhammed b. Münkedir’i dinleyelim. İbn-i Münkedir diyor ki:
“Bir gün havanın çok sıcak olduğu bir saatte Medine’nin dışına çıkmıştım. Gözüm bu sıcak havada iki azadlısıyla birlikte tarlasında çalışmakta olan Ebu Cafer Muhammed b. Ali’ye (İmam Bakır’a (a.s.) ilişti. İri cüsseli bir adamdı. Kendi kendime: “Suphanallah! Kureyş büyüklerinden biri olan bu yaşlı adam, bu sıcak havada dünya peşindedir. Yaklaşıp da ona biraz nasihat edeyim.” dedim ve yaklaşarak selâm verdim. Ter döktüğü halde yüksek bir sesle selâmıma cevap verdi. Kureyş büyüklerinden olan sizin gibi yaşlı bir adamın bu saatte ve bu haliyle dünya işlerinin peşinde olması doğru mu? Bu haldeyken eceliniz gelirse ne yaparsınız?” dedim. “Bu haldeyken ölümüm gelirse, Allah’a itaat ettiğim halde ölmüş olurum.” diye cevap verdi ve ekledi: “Çünkü ben, kendimin ve ailemin sana ve diğer insanlara muhtaç olmaması için çalışmaktayım.”
KAYNAK: Vesailu’ş-Şia, c. 2, s. 529