Allah´ın adıyla
Peygamberler insanlık tarihi boyunca, birbirinden farklı zaman dilimlerinde, coğrafyalarda, kültürlerde ve topluluklarda ortaya çıkmışlardır. Allah, peygamberleri insanlar için seçmiştir. Alemlerin yaratıcısı olan Allah´ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı aşikardır. Hatta kuran-ı kerim´in tabiriyle yeryüzünde yaşayan herkes onu inkar etse dahi, o hamdedilmeye layık ve ihtiyaçsız olandır. Seçtikleri kimselere de bir takım hedefler doğrultusunda peygamberlik makamını vermiştir. Bu hedefleri bilmek, Allah´ın, kullarından ne beklediğini anlama noktasında da yol gösterici olacaktır. Bu yazıda peygamberlerin gönderilmesindeki hedeflerden birkaç tanesini kuran´ın bakış açısıyla ele alacağız.
İnsanın en önemli özelliklerinden birisi ilim ve terbiye alabilmesidir. Bu ilim ve terbiye bazen nesilden nesle yani büyüklerden küçüklere aktarılmış, bazen de kitaplar aracılığıyla sonraki nesillere miras bırakılmıştır. Ancak bu ilim ve terbiye insan için yeterli olmamıştır. Öyle ki doğru bir şekilde ilim ve terbiye almayan insanlar, yeryüzünde birçok zulüm ve yanlışa ön ayak olmuşlardır. Yüce Allah, var olan her şeyi yaratması sebebiyle, her şey hakkındaki en derin ve doğru bilgiye de o sahiptir. Dikkatli olarak baktığımızda bir alet ya da teknolojik ürünü meydana getiren bir kimse, onun her detayını bilmektedir. Diğer insanlar ise o ürün hakkında az bir bilgiye sahiplerdir. Haliyle bu ürünün ihtiyaçlarını ya da nelerin ona zarar verebileceğini de en iyi şekilde onu yapan bilir. O halde insanoğlunun özelliklerini, ihtiyaçlarını ve onun için zararlı olan şeyleri, Allah´tan daha iyi bir şekilde kimse bilemez. İşte bu yüzden insanın varlığını sürdürebilmesi ve hedeflerine ulaşabilmesi adına gerek duyduğu ilmi ve terbiyeyi de o tayin etmelidir. Bu ilmi ve terbiyeyi peygamberleri aracılığıyla insanlara ulaştırmıştır. Bakara suresinin 151.ayetinde şöyle buyurmaktadır; ‘’Nitekim içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, kitap ve hikmeti size öğreten, ayrıca bilmediklerinizi size öğreten bir peygamber gönderdi.’’
Allah´ın elçilerinin diğer bir hedefi ise adalettir. Dünya üzerindeki her insan adalet talep etmektedir. Adalet, sadece güçsüzün istediği bir olgu değildir çünkü adalet her insanın ihtiyaç duyduğu bir şeydir. Bazı kimseler ellerindeki güç ve kudret sebebiyle adalet kavramını önemsemeyebilirler. Ancak tarihte birçok defa bu gibi kimselerin de ellerinde bulundurduklarını kaybettikten sonra adalet talep ettikleri görülmüştür. Çevremizde oyun oynayan küçük çocuklarımıza baktığımızda, kendi aralarında oyun oynarken bile adalet aramaktadırlar. Belki onlardan bazıları adaletin ne olduğunu bile bilmiyorlar ama bu olgunun var olması gerektiğini yakinen hissediyorlar. Hatta insanoğlunun dışında, hayvanlarda dahi bazen adalet arayışının olduğunu görmekteyiz. İnsanın doğru bir şekilde yaşaması açısından çok önemli bir yere sahip olan adalet bazen göz ardı edilmekte ve adaletsizlik ortaya çıkmaktadır. Toplumsal adaleti sağlamak ve zalimlerin karşısında durarak adaletin korunması, peygamberlerin hedeflerinden biridir. Onlar toplumda adaleti hakim kılmakla görevlendirilmişlerdir. Hadid suresinin 25.ayetinde şöyle buyurmaktadır; ‘’Biz elçilerimizi açık delillerle gönderdik. İnsanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik. Demiri indirdik, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır…’’
Özgürlük ise o yüce şahsiyetlerin hedeflerinden bir diğeridir. İnsanoğlu, irade ve seçim sahibi olan bir varlıktır. Bu özelliğiyle hakkı, batılı, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırıp herhangi birini seçebilir. Bu insana yaratan tarafından verilmiş bir özelliktir. Öyleyse insanın fıtratında, benliğinde ve doğasında özgürlük vardır. Bu özgürlük sadece siyasi, toplumsal ya da bedensel olarak değildir. İnsan tamamen özgür bir varlıktır. İşte bu seçim özgürlüğü neticesinde bazı insanlar kötü ve zalim olmayı seçip, diğer insanların özgürlüklerini ellerinden almaktadırlar. Kendi özgürlük haklarını kullanıp zulmeden insanlar yüzünden, toplumun bir kesimi esaret altına girmiştir. Bu esareti sadece kölelik olarak düşünmemek gerekir. Ne yazık ki çok eski tarihlerden beri insanları her alanda esir etmek isteyen kimseler var olmuşlardır. Muaviye´nin devletinde fikri ve siyasi kölelik varken, başka bir zalimin devletinde bedensel kölelik var olabilir. Yüce Allah, toplumdaki bu esaret zincirlerini kırmak için peygamberlerini göndermiştir. Onların hedeflerinden biri de akla gelen her türlü maddi ve manevi esareti ortadan kaldırmaktır. Araf suresinin 157.ayetinde şöyle buyrulmaktadır; ‘’Onlar, kendi yanlarında bulunan Tevrat ve İncil´de yazılı olarak buldukları, Ümmi olan, kendilerine iyiliği emredip kötülükten sakındıran, temiz şeyleri helal kılıp pis şeyleri haram eden, üzerlerinde olan ağır yükleri ve zincirleri çıkarıp atan peygambere iman ederler…’’
Rabbimiz, gönderdiği peygamberlerin ve onların sonuncusu olan Muhammed Mustafa´nın (s.a.a) mesajını ve hedeflerini doğru bir şekilde anlayıp, gösterdikleri yolda ilerlemeyi bizlere nasip eylesin inşallah.
Muhammet Sayan