Allah´ın adıyla,
İnsanoğlunun sahip olduğu ancak görmeden kabul ettiği ve bir ömür yaşadığı olgulardan biri, hiç şüphesiz vicdandır. Acaba insanoğlu daha önce hiç hakiminin, şahidinin, hükmü uygulayanının ve sanığının, tek bir kişiden oluştuğu bir mahkeme görmüş müdür? Vicdana başvurma noktasında sadece kötü bir iş yapan insanın vicdanına başvurması gerekmez. Aynı şekilde doğru bir işi yapmayan birinin de vicdanına başvurması gerekir. Hatta bazen bu vicdan istemsiz bir şekilde faaliyet göstermektedir. Hayırlı bir işi yapmaktan kendini mahrum bırakan insan, bu işi neden yapmadığını içten içe kendine sormaktadır. Yine kötü bir iş yaptıktan sonra da bu işi neden yaptığını kendine sormaktadır. Acaba vicdan, bizlere neyin habercisidir?
Kıyamet Suresinde yüce Allah şöyle buyuruyor; ‘’ Ant olsun kıyamet gününe. Ve ant olsun kendini kınayıp duran nefse. Sanıyor mu insan, kemiklerini hiç mi toplayamayız? Evet, onun parmak uçlarını bile derlemeye gücümüz yeter. ’’ Alemlerin rabbi, kıyamet gününe ant içtikten sonra, insanın kendini kınayıp duran nefsine işaret ediyor. Vicdani rahatsızlık bazen çok yüksek seviyelerde insanı rahatsız etmektedir. Onu rahatlatan insan, ruhsal olarak rahatlığa kavuşmaktadır. Acaba kıyamet günü ile kendini kınayıp duran bu nefsin yani vicdanın ne gibi bir ortak noktası vardır?
Bu dünyada insan, vicdanını hareket geçirecek hangi işi yaparsa yapsın, nefsinin bir bölümü olan ve bizlerin vicdan olarak adlandırdığı bu olgu, içten içe onu rahatsız etmeye başlamaktadır. Dikkat edilirse bu bir mahkemedir. Koskoca varlık aleminde küçük bir yer kaplayan insan, yaptığı bir şeyden dolayı nasıl da kendisini hesaba çekmektedir değil mi? Bu mahkemenin hakimi, şahidi, hükmü uygulayanı ve sanığı sadece ve sadece insanın kendisidir. Hiçbir kimseye ihtiyaç duymadan kendi hükmünü verir. Hatta bazen hükmü uygulamaya kadar götüren bu vicdan, bir açıdan da kıyamet gününün habercisidir. Kıyamet mahkemesiyle bu mahkemenin tek farkı, sanığın farklı biri olmasıdır. Kıyamet mahkemesinde hakim de şahit de hükmü uygulayan da yüce Allah´tır. Sadece yargılanan kişi insanoğludur. Ayrıca dikkat edilirse vicdan mahkemesinde insanın gururunun ve düşüncelerinin, vicdani sesi bastıramadığını görmekteyiz. Bazı zamanlar insan yaptığı yanlıştan ya da yapmadığı doğru işten ötürü kendi kendine bahaneler uydursa dahi vicdanının sesini kendi benliğinde bastıramaz. Kıyamet gününde de hiçbir şey gerçeğin üstünü kapatamayacaktır. Gurur, maslahat, makam, mevki ve emsalleri, hiçbir şekilde ilahi mahkemeye etki edemeyecektir. Acaba kendi vicdan mahkemesinde suçunu bulan insanoğlu, her şeye gücü yeten ve yine her şeyi gören yüce Allah´ın mahkemesinden kaçabilir mi?
Muhammet Sayan