İmam Cafer Sadık aleyhisselâm’a sordum:
“Falan adam, ibadetleri, dini ve erdemi itibariyle şu şu özelliklere sahiptir.” Böyle biri için ne buyurursunuz?
-Dedi ki: «Aklı nasıl?»
-Dedim ki: Bilmiyorum?
Bunun üzerine şunları söyledi: «Hiç kuşkusuz sevap insanın aklının düzeyine göre verilir. İsrailoğullarından bir adam vardı. Bu adam, denizin ortasındaki adalardan birinde Allah’a ibadet ederdi. Adanın her tarafı yemyeşildi, seyre doyum olmazdı. Her tarafı ağaçlarla kaplıydı. Suyu boldu. Bir gün bir melek, bu adamın bulunduğu adadan geçti. Onu görünce şöyle dedi: “Ey Rabbim, şu adamın aldığı sevabı bana göster.” Allah-u Teâlâ ona adamın sevabını gösterince melek, bu sevabı az buldu.
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ ona: “Adamla arkadaşlık et.” diye vahyetti.
Melek adamın yanına insan suretine bürünerek geldi.
-Adam: “Kimsin sen?” diye sordu.
-O: Ben ibadetle meşgul bir insanım. Senin yerini ve burada ibadetle meşgul olduğunu duydum. Bu yüzden senin yanında Allah’a ibadet etmeye geldim.
Melek adamın yanında o gün kaldı. Sabah olunca melek ona dedi ki:
Senin yerinin havası, suyu ve çevresi tertemiz ve güzeldir. Burada ibadet etmekten başka bir şey yapılmaz.
Abid adam, ona şunları söyledi: “Bu yerimizin bir kusuru vardır.”
Melek: “Nedir bu kusur?” diye sordu.
Adam: “Rabbimizin hayvanı yoktur. Eğer Rabbimizin eşeği olsaydı, onu burada güder, otlatırdık; çünkü bunca ot kuruyup zayi oluyor.” dedi.
Melek ona dedi ki: Sence Rabbimizin eşeği yok mudur?
Dedi ki: Eğer eşeği olsaydı bunca otun zayi olmasına izin vermezdi.
Allah, meleğe şöyle vahyetti: «Ben ona aklının düzeyine göre sevap verdim.»
Usul u kafi, c 1
İlahiyatçı Yazar Bayram Dalga